Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

"Bir babamız yok ki gelip bisikletimi tamir etsin..."

Bunu söyleyen 8-9 yaşında bir erkek çocuğuydu, Ankara’da askeri bir lojmanın bahçesinde söylendi bu söz.

O sözü duyan ve o sırada servisten inip, evine gitmekte olan bir subay, çantasını bırakıp, çocuğun yanına oturdu, bisikletini tamir etti.

Babası Güneydoğu’da görev yapan bir subayın eşinin ağzından anlatılıyordu bu sahne “Güneydoğu’dan Öyküler” kitabında.

O çocuk, çok özlediği babasının yanına gitmek için evden kaçtı bir gece, sabah, yakınlardaki hangarlardan birindeki helikopterin içinde buldular onu, “Babam beni çağırdı, beni hemen götürün” diye bağırıyordu, annesine teslim edilirken.

Haberin Devamı

1990’larda yaşanan bu hikâye kötü bitti maalesef, babasının şehit olduğu haberi geldi bir gün lojmana, sonrasını bilmiyorum, bilmiyoruz.

Şimdi elindeki balon patlamasın diye büyük bir özen gösteren bir Suriye şehidinin kızının hikâyesini okuyoruz.

“O balon patlarsa, sana bir milyon balon alırım” diyen kamu görevlisine, “Ama bu balonu babam şişirmişti, içinde onun nefesi var” diye cevap veren şehit kızı o.

Babalar çocuklarının kokularını çekerler içlerine, baba nefesi güven, baba nefesi sonsuz sevgidir çocuklar için.

O yüzden bir balonun içindeki havanın değerini anlayamayız biz o kız çocuğu kadar.

Bu fotoğraf da dün Van’dan geldi, Suriye’ye giden komando birlikleri için düzenlenen törende çekilmiş fotoğraf.

Tüm askeri disiplinin ortasında, babasının silahının ucundan tutan bu çocuk var ya, ona şimdiden öğretmek lazım, “Senin baban kahraman” diye.

Babası sağ salim dönecek evine ve oğlunun kokusunu çekecek içine ama sadece şehitler ya da gaziler değil kahraman olanlar.

Biz depremde ölür müyüz diye korkuyoruz, trafik tıkandığında, eve yarım saat geç kalsak, “Çocukların uyku saati geliyor” diye herkese küfür ediyoruz, gripten ateşimiz yükseldiğinde, acil serviste sıra varsa, verdiğimiz vergiyi hatırlatıyoruz, sular ya da elektrikler kesildiğinde, “Sene 2020 olmuş...” diye başlıyoruz cümleye.

Senin baban kahraman evlat, bizim huzurumuz için ölmeyi göze alabilen bir kahraman.

Haberin Devamı

Kaç gece yatıramayacak seni, kaç gece kokunu içine çekemeyecek o da bilmiyor henüz.

Kurşunların, bombaların patladığı bir yerde ilk sıhhiye erine emanet canı.

Araziye çıktığında bir daha ne zaman ışık görür, ne zaman duş alır, o da belli değil.

Babacığınla ne kadar gurur duysan azdır evlat...

Senin baban yaşayan kahraman evlat...

Asıl nasılsa vekil de öyle olur

Çarşamba akşamı sosyal medyada, Meclis’te kavga eden vekillere saydıranlardan geçilmiyordu ortalık.

Bursa’da “Bana bıyık burup, taciz etti” diye cinayet bu ülkede işlemedi sanki...

Gaziantep’te, iki genç bir başka genci, “Yanımızdan geçerken motosikletle ara  gaz verdi” diye öldürdü bu ülkede.

Konya’da 16 yaşındaki bir genç kız, ödünç verdiği elbiseyi yıprattı diye 23 yaşındaki bir başka kızı öldürmüştü.

“Umumi tuvaletten geç çıktın”dan, “Facebook’ta kötü yorum yazdın”’a kadar bir sürü saçma cinayet sebebi kayıtlara geçti bu ülkede.

İşe ya da eve giderken 1-2 dakika için her gün yüzlerce trafik kavgası başka ülkede yaşanıyor sanki...

Milletvekilleri kavgasına “Şiddeti kınıyorum” diye tweet atıp, sonra fikrini beğenmediklerine küfürler etmiş hesap sahipleri de gördüm o tartışmada.

Haberin Devamı

Aslı neyse, sureti de odur, farkında mıyız acaba?

İlk Türk koronavirüs hastasının başına gelecekler...

Hastalık öldürmese bile medya ilgisi sayesinde ölmekten beter olacak.

Ailesi de karantinaya alınırsa, nasıl biriydi diye komşuları ve mahalle esnafıyla röportaj yapılacak.

İlk hastanın sosyal medya hesaplarından arkadaşlarıyla olan resimleri bol bol yayınlanacak.

İlk hastanın sosyal hayatta temas ettiği insanlar, “Hadi size canlı yayında tahlil yaptıralım” teklifleri alacak.

Mahalledeki işkembeciye gidip, teşhisten sonra kelle-paça çorbası satışlarının artıp artmadığı sorulacak.

Edepsizlikte sınırı aşmak

Türkiye’nin iki farklı sınırında, iki farklı açıklama yapıldı.

Hatay’da ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, “Türkiye’ye İdlib’de mühimmat desteği sağlamak istiyoruz” dedi.

PKK’nın Suriye uzantısına her türlü ağır silah, füze desteği sağlayan ABD, “mühimmat desteğinden” söz ediyor hiç utanmadan.

Üstelik NATO müttefiki Türkiye’ye hava savunmasında yardım etmeyeceğini açıkladıktan 12 saat sonra ediyorlar bu lafı.

Diğer sınır noktamız Edirne hattında da başka bir edepsizlik yaşandı.

AB Komisyonu Başkanı düzensiz göçmenlere yapmadığını bırakmayan Yunan polisini övdü, hemen 700 milyon euro yardım sözü verdi.

Bu edepsizlik yetmemiş olacak ki önceki gün Ankara’ya geldiğinde Türkiye’ye 70 milyon euro yardım yapacaklarını söyledi.

Al o mühimmatını, al o paranı, başına çal demek yaptıkları edepsizliğin karşısında solda sıfır kalır ama durum maalesef bu.