<#comment>#comment> İnanın gözlerim yaşardı. Şükürler olsun Türkiye'de böyle bir maç izledim. Buna katkıda bulunmayan yoktu. Hayatımda ne böyle bir şey gördüm, ne de duydum. Seyirci müthiş, orta hakem müthiş, Fenerbahçe müthiş, Gençlerbirliği müthiş. İnanın çok duygulandım. Futbol adına yok yok.
Her iki takım da futbol kuralları içinde sert mücadele ettiler, bol bol pozisyona girdiler, kazanmak için herşeyi yaptılar. Futbolda temel kural prestir. Ligimizin çok üstünde bir pres anlayışı ile oynadılar. Adeta Wimbledon finali izledim. Boyun reflekslerim gelişti.
Fenerbahçe'de kötü oynayan tek bir oyuncu yoktu. Arkadaki defans üçlüsü, kaleci Rüştü mükemmel bir maç çıkardı. Aynı şekilde orta sahada Johnson, Kemal ve Hakan Bayraktar inanılmaz koştular, hem defansa, hem ofansta yardımcı oldular. Semih ve Tuncay sürekli hareket halinde pozisyon ürettiler. Ali Güneş Fenerbahçe'ye geldiğinden bu yana en iyi maçını oynadı.
Gençlerbirliği böyle bir Fenerbahçe'yi beklemiyordu. Ama Fenerbahçe'nin büyüklüğü de burada. Hakaret derecesindeki eleştirilere mücadele ederek, savaşarak cevap
<#comment>#comment> Sezon sonu yaklaştıkça Sergen defteri de yavaş yavaş açılmaya başladı. Son iki haftaya kadar Sergen, sakatlıkları yüzünden bölüm bölüm yıldızlaşıp, puanlar getirdi Beşiktaş'a. Ama önce Denizlispor maçında ardından da dün gece "Beş dakikada Beşiktaş sloganını" devreye soktu. Sahnedeki yerini aldı, işi 20 dakikada bitirdi.
Oysa ki, Malatya deplasmanı çok zor gözüküyordu. Beşiktaş'ın zorlanabileceğini düşündük. Beşiktaş uzun süre sonra ilk kez ikinci sırada çıktığı maçta daha iyi konsantre olmuş gözüktü ve takım halinde müthiş mücadele verdi. Zor maçı kolaya çevirdiler, ancak son dakikalarda biraz bocaladılar.
Malatyaspor takımına bundan 1.5 ay önce İstanbul'da oynadığı üç olumlu maç yaramamış. Tam tersine geriye gitmişler. Hafta içinde oynadıkları Trabzon maçı ile dün gece arasında hiçbir fark yoktu. Oysa ki Malatyaspor her rakibine, her sahada kök söktürüyordu. Ancak dörtlü savunmaya dönülmesi, sol ve sağ dıştaki Murat Duman ile Stankov'un ofansif yönden zayıf olmaları Malatyaspor'un kanatları kullanmasını engelledi. Orta sahada Ayman ve Mithat birşeyler yapmak isterken, Timuçin uzun süren
<#comment>#comment> Fenerbahçe'de en geç birkaç hafta içinde önümüzdeki sezon görev yapacak yeni teknik direktör belli olacak. Bu hoca da takımı sezon sonuna kadar izleyecek. Hep söylüyorlar, "yeni hocanın işi çok zor" diye. Aslında çok da zor değil. Fenerbahçe tarihinde bundan daha kötü oldu mu? Peki yeni teknik direktörün ne yapması gerekir? Fenerbahçe'yi yıllardır iyi bilen birisi olarak iki önemli konuya dikkat çekmek istiyorum. Eğer bunlar çözülürse Fenerbahçe'nin önümüzdeki yıllarda ligimizde hep favori olacağını düşünüyorum.
Birincisi takımda mutlak surette antrenman disiplini sağlanmalı. (Oğuz Çetin işin bu kısmını çözmüştü.) Çünkü yıllardır bakıyoruz 20 kişilik kadroda en az 5-6 oyuncu haftanın iki üç günü idmana çıkmıyor. Ya salonda çalışıyorlar, ya hiç idman yapmıyorlar, ya da en iyimser haliyle düz koşu ile yetiniyorlar. Sonra bu oyuncular hafta sonu maçta görev alıyorlar. Hem fiziksel açıdan, hem uyum açısından problem yaşanıyor. Gelen antrenör profesyonel oyuncunun ne yapması gerektiğini uygularsa ki uygulamak zorunda, sorun çözülür.
İkincisi çok ciddi bir sorun. En büyük problem de burada.
<#comment>#comment> Şükürler olsun bugünleri de gördük... Bütün ülke matemde. Sanki futbolun beşiği İngiltere’ye değil, Andora’ya yenildik.
Kapasitemizin altında oynadık, daha iyi şeyler yapabilirdik... Bunlar eleştirilebilir.
Yediğimiz gollerden sonra, İngiliz seyirciler sahaya indi. Müthiş sevindiler. İngiltere’de, bugüne kadar hiç böyle şeyler görmedik. Türkiye’ye gol atmak, hatta yenmek, adeta sevinçten çıldırmalarına neden oldu. Bu yüzden de sahalarının kapanmasına neden olacak cezayı bile göze aldılar. Ne mutlu ki, biz bu günleri görebildik. İyi güzelde, biz bu günlere nasıl geldik? Durup, dururken gelmedik ya. Mutlaka bu işin bir temeli var. Temel yıllar önce atıldı.
Parantez açıp, kendimden bir örnek vereyim. Ben, iyi ve önemli bir oyuncuydum. Ama hiç Genç Milli olmadım. İlk uluslararası maçımı, 19 yaşında Ümit Milli Takım formasıyla oynadım. Ardından hemen A Milli Takım’a seçildim. Yani hiçbir tecrübem olmadan, uluslararası arenaya çıktım.
Şimdi baktığımız zaman, A ve Ümit Milli Takımlarımız’da oynayan oyuncuların tamamı, defalarca Genç
<#comment>#comment> İngiltere tarihinde hiçbir zaman çantada keklik olmadı. Mutlaka eski güçlerinde değiller. Önemli yıldız oyuncularının bulunmadığı da doğru. Ancak sonuçta bir firma.
Biz çıkışta olan bir ülkeyiz. İyi futbol oynayarak bugünlere geldik. Tırnağımızla kazıdık. Ama dün geceki gibi ehli keyif oynayarak değil. Milli Takımımız’ın böyle mücadele etmeye hakkı yok. Maç kaybedilir, bu çok normal. Sonuçta İngiltere’ye yeniliyorsun. Geçmiş maçlardaki oyunumuzu görsek üzülmeyeceğiz. Ama maç 10 gün sürseydi İngiltere’yi yenemezdik.
Maç boyunca Alpay - Bülent ikilisi dışında vasatı geçen oyuncu yoktu. Özellikle orta saha oyuncularımız çok pres yediler. En önemli özellikleri olan dar alanda kısa paslaşmayı yapamadılar. İngiltere bizden daha çok galibiyeti istedi. Maça bakışları bizim bakışımızdan daha ciddiydi. Onlar kavga etti, biz kavga etmedik, seyrettik. Ama tabii bunlar olacak. Milli Takım yine de grubun en iyi takımı.
İlk yarı sonunda Şenol hoca, Hakan Şükür ile oyuna başlasaydı en azından top İngiltere sahasında daha fazla kalırdı. Orta saha kötü oynarken, iki
<#comment>#comment> İngiltere’nin dün akşam Liechtenstein ile oynadığı karşılaşma çarşamba günü için ölçü olabilecek bir maç değildi. Ancak önemli donelerin bulunabileceği, İngiltere’nin artılarını, eksilerini görebilme açısından yararlı olabilecek bir maçtı... Çünkü çarşamba günü İngiltere’nin karşısında Avrupa’nın en zayıf takımlarından biri değil, en iyi takımlarından biri olacak.
İngitere’nin en önemli zaafları rakip forvetlere top aldırtmaları ve şut attırmaları. Liechtenstein’ın da iyi ya da kötü 6 - 7 şutu var. Eğer İngiltere dünkü maçtaki sistemiyle oynarsa bizim için avantaj. Dörtlü savunmanın önünde iki libero, sağ çizgide Beckham, sol çizgide Dyer. Yani çift kanat oyuncusu oynatıyorlar. Önde de çift santrafor Owen ve Heskey. Orta sahada Liverpoollu Gerrard... Önlem alınması gereken birinci oyuncu. Hücumları o başlatıyor. Beckham klasik ayağının içi ile orta yapacak veya frikik atacak. Solda önde oynayan Dyer süratli. Ancak Fatih’i zor geçer. Ayrıca dörtlü savunmanın iki kanadında oynayan iki oyuncularından özellikle soldaki tecrübesiz bir oyuncu... Tabii iki forvetini unutmamak gerekir. Hakikaten müthiş... Liverpool’da ve milli
<#comment>#comment> Milli Takımımız’ı artık yenmek öyle her babayiğidin harcı değil. Benim hatırladığım son dönemlerde iki kez Brezilya’ya yenildik, o da tek farklı. Maçlar da ortada geçti. Diğer oynadığımız resmi ve özel maçların hepsinde İtalya dahil kimle oynarsak oynayalım maçın gidişatını hep biz belirledik. Kontrol hep bizdeydi. Hakikaten mükemmel kadromuz var. Şenol Güneş’in işi zor. Kimi oynatacağı konusunda şaşırmıştır herhalde. Tabii ki böyle bir kadronun antrenörü olmak büyük şans. Şenol hoca da bu şansı iyi kullandı. İspanya’da gol krallığına koşan Nihat forma giyecek mi merak ediyoruz. Inter’deki Okan’ı merak ediyoruz. Güneş, Aston Villa’da oynayan Alpay ile mi başlayacak merak ediyoruz. Ne mutlu ki böyle bir takımımız var. Geçenlerde bir İngiliz gazeteci benimle röportaj yaptı, maçla ilgili yorumumu aldı. İki kez İnglitere’ye karşı forma giydim. Birinde 8-0, diğerinde 1-0 mağlup olduk. İngiltere’ye karşı şimdiye kadar gol atamadık. Ancak İngilizler de biliyor ki, ne o dönemdeki Türk Milli Takımı var, ne de İngiliz Milli Takımı. Biz oyuncuyu kadrosu olarak ileriye gittik. Onlar da geriye. Fizik olarak da eşitlendik. Maçın İngiltere’de olması nedeniyle
<#comment>#comment> Ben bu işi anlamadım. 30 bin coşkulu seyirci stadı doldurur, futbol mumla aranır. Tribünler boş olduğunda ise futbolun en mükemmeli oynanır. Dün geceki maça bayıldım. Hem Galatasaray, hem Elazığspor 10 polis, 20 gazetecinin önünde gerçekten çok iyi futbol ortaya koydular.
Elazığspor takımı riskli oynadı, dörtlü savunmayı orta sahaya kadar çıkarıp ofsayt taktiği de yaptı. Bunlar tabii ki olumsuzluklardı. Ancak ofansif yönden Galatasaray’ın üzerine gitmeye çalıştılar. İki üç tane de pozisyon yakaladılar. Galatasaray takımı bu pozisyonları vermesine rağmen uzun süre sonra en iyi maçını çıkardı. Sayısız pozisyona girdi. Kısa pas, uzun pas yaptı, top rakipteyken de takım halinde presi düşündü. Fenerbahçe maçında o pet şişeleri atan kişiler bu güzel futbolu ancak televizyondan izleyebildiler.
Galatasaray maça o kadar tempolu başladı ki, sadece ilk yarıda sekiz korner attı. Lukunku ile Ümit Karan iyi bir ikili oluşturmuş durumda. Kanatlardan gelen ortalarda Lukunku’nun ön direğe koşuları, iyi yer tutan Ümit’e fırsatlar yaratıyor. Ümit Karan maç boyunca çok hareketli ve üretkendi. 5 - 6 net