Takvimi yakalamak...

5 Haziran 2002

Bu hareketsizliğe bir de sonuç hakkındaki belirsizliği eklemek gerek. Son nabız yoklamalarına göre iktidardaki Sosyal Demokratlar (CSSD) ile muhafazakâr Demokratik Yurttaşlık Partisi (ODS) başa baş gidiyor. Hatta eski Başbakan Vaclav Klausun ODS partisine daha fazla şans tanıyan anketler de var.Çek Cumhuriyetinin en popüler lideri kuşkusuz Cumhurbaşkanı Vaclav Haveldir. Uzunca bir süredir hasta olan, fakat buna rağmen görevini sürdüren Havelin rüyası, ülkesini NATOdan sonra şimdi de ABde görmektir. Bunu şimdiki hükümet ve halkın büyük kısmı da arzuluyor. Ama Vaclav Klausun tam üyelik konusunda bazı tereddütleri yok değil. Çekler 2004te gerçekleşmesi beklenen üyeliğin siyasal gereklerini (temel kriterleri) yerine getirmiş bulunuyorlar. Halen kuşkular tarım gibi spesifik bazı ekonomik konular üzerinde odaklanıyor. Bunun AB ile iyice müzakere edilmesini isteyen çok. Bu konular pazarlık edilebilir. Ama bilindiği gibi, Kopenhag kriterleri pazarlık edilemez...***TÜRKİYEde ise hâlâ siyasal kriterler tartışılıyor. Türkiyenin terör gibi özel sorunlara sahip olduğu bir gerçek. AB bu duruma anlayış gösterebilir; ama adaylardan kriterleri yerine getirmeyi de şart koşar. Nitekim Doğu ve Orta

Yazının Devamı

Takvimi yakalamak...

5 Haziran 2002


<#comment>Birkaç gün geçirdiğimiz Çek Cumhuriyeti, on gün sonra yapılacak seçimlere hazırlanıyor. Komünist rejime son veren "kadife devrim"in ardından, çok partili demokratik sisteme "yumuşak geçiş"i başarı ile gerçekleştiren Çekler, seçim kampanyasını yabancı gözlemcileri şaşırtan bir sükûnet içinde yürütüyorlar. Meclis’teki 200 sandalye için irili ufaklı 28 parti yarışıyor; ama örneğin Prag’da hissedilir bir heyecan yok. Billboardları parti afişleri değil, her zamanki gibi sayısız konser afişleri süslüyor...
Bu hareketsizliğe bir de sonuç hakkındaki belirsizliği eklemek gerek. Son nabız yoklamalarına göre iktidardaki Sosyal Demokratlar (CSSD) ile muhafazakâr Demokratik Yurttaşlık Partisi (ODS) başa baş gidiyor. Hatta eski Başbakan Vaclav Klaus’un ODS partisine daha fazla şans tanıyan anketler de var.
Çek Cumhuriyeti’nin en popüler lideri kuşkusuz Cumhurbaşkanı Vaclav Havel’dir. Uzunca bir süredir hasta olan, fakat buna rağmen görevini sürdüren Havel’in rüyası, ülkesini NATO’dan sonra şimdi de AB’de görmektir. Bunu şimdiki hükümet ve halkın büyük kısmı da arzuluyor. Ama Vaclav Klaus’un tam üyelik konusunda bazı tereddütleri yok değil. Çekler 2004’te gerçekleşmesi

Yazının Devamı

Yabancılar "bekle - gör" pozisyonunda

31 Mayıs 2002

Yabancı finans kuruluşlarının analistlerini bu konuları araştırmaya sevk eden neden, şu sırada her iki alanda da hâkim olan belirsizlikler ve kuşkulardır. Diğer bir deyişle, Başbakan Ecevitin hastalığı ile gündeme gelen "istikrar meselesi" ve aynı zamana rastlayan ABnin "olmasa olmaz koşulları" üzerindeki tartışmalar yabancı çevrelerin kafasını iyice karıştırmış bulunuyor.Türkiyeye kredi açan, yatırım yapan veya yabancı yatırımcılara yol gösteren bu müesseseler Türkiyenin kredibilitesini, her an ölçmek zorundalar. Kendileri açısından, biraz durup Türkiyenin hangi yönde gideceğini görmek gerek. Yani onlar için şu anda "sarı ışık" yanıyor...***TÜRKİYEye öteden beri büyük ilgi duyan ve destek veren bir yabancı finans kuruluşunun önde gelen bir analistinin bir sohbetimiz sırasında belirttiği gibi, Türkiyenin istikrarlı ülke görünümünü koruması, dışarıdaki yatırımcılar (ve kredi veren kurumlar) için birinci derecede öneme sahip.Ekonomik reform programının ve buna ilişkin önlemlerin kesiksiz uygulanması, siyasal istikrara da bağlı olduğu için, Ecevitin sağlığı ile, ayrıca idam vesaire gibi sorunlar üzerindeki tartışmalarla ortaya çıkan "istikrarsızlık senaryoları" bu çevreleri

Yazının Devamı

Yabancılar "bekle - gör" pozisyonunda

31 Mayıs 2002


<#comment>Türkiye ile yakından ilgilenen yabancı finans çevrelerinin - yabancı diplomatlar ve akademisyenler gibi - son günlerde yanıtlarını aradıkları iki soru var: Türkiye’de istikrar devam edecek mi, yoksa yakında bozulacak mı?.. Türk hükümeti AB ile müzakere sürecini başlatmak için gerekli şartları yerine getirmeye ne kadar kararlıdır ve bunda ne ölçüde başarılı olacaktır?
Yabancı finans kuruluşlarının analistlerini bu konuları araştırmaya sevk eden neden, şu sırada her iki alanda da hâkim olan belirsizlikler ve kuşkulardır. Diğer bir deyişle, Başbakan Ecevit’in hastalığı ile gündeme gelen "istikrar meselesi" ve aynı zamana rastlayan AB’nin "olmasa olmaz koşulları" üzerindeki tartışmalar yabancı çevrelerin kafasını iyice karıştırmış bulunuyor.
Türkiye’ye kredi açan, yatırım yapan veya yabancı yatırımcılara yol gösteren bu müesseseler Türkiye’nin kredibilitesini, her an ölçmek zorundalar. Kendileri açısından, biraz durup Türkiye’nin hangi yönde gideceğini görmek gerek. Yani onlar için şu anda "sarı ışık" yanıyor...
***
TÜRKİYE’ye öteden beri büyük ilgi duyan ve destek veren bir yabancı finans kuruluşunun önde gelen bir analistinin bir sohbetimiz sırasında

Yazının Devamı

Bu kaçıncı yol ayrımı?

30 Mayıs 2002

Türkiye ise, aday olduğundan beri, birtakım kuşkulardan ve tereddütlerden bir türlü kendini kurtaramadı. Her yol ayırımı bir şaşkınlık ve duraklama nedeni oldu. Örneğin ABnin sunduğu Katılım Ortaklığı Belgesi, ardından Türkiyenin hazırladığı Ulusal Program, daha sonra Anayasa değişiklikleri, uyum yasaları vesaire derken, her önemli karar aşaması, bir "yol kavşağı" sayıldı.Şimdi de Türkiye yeni bir yol ayırımını tartışıyor. Bu kez aşılması gereken "engel" idam cezasının kaldırılmasını, anadilde eğitim ve yayın hakkının tanınmasını içeren bazı yasal düzenlemeler... Türkiye şu anda özellikle Öcalana endekse edilen idam cezası sorununda bu dönemeçte stop etmiş durumda. Ankara, şimdi bu çıkmazdan kurtulmak için yeni bir yol arayışında... Oysa herkesçe görülen yol, ortada...***BU yeni yol kavşağını geçmek ya da geçmemek... Mesele budur!İktidarı bir süredir "iktidarsız" kılan mesele önümüzdeki günlerde halledilebilirse, ne ala. O takdirde yola devam edilecek. Eğer bir çıkar yol bulunamazsa bu, durulan noktada çakılıp kalınacağı ve hedefe doğru arzulanan zamanda ilerlemenin artık hayal olacağı anlamına gelir.Türkiyenin şu anda engel sayılan 3 - 4 konuda kilitlenmesi, gerçekten içler acısı

Yazının Devamı

Bu kaçıncı yol ayrımı?

30 Mayıs 2002


<#comment>Tüm aday ülkeler için AB’ye giden yol belli. Üyelik terminaline doğru hızla ilerleyen adayların çoğu, başlıca dönemeçleri rahatlıkla geçti. Bunlar hedefe mutlaka ulaşma kararlılığı içinde, yol kavşaklarında tereddüt geçirmediler, durup beklemediler...
Türkiye ise, aday olduğundan beri, birtakım kuşkulardan ve tereddütlerden bir türlü kendini kurtaramadı. Her yol ayırımı bir şaşkınlık ve duraklama nedeni oldu. Örneğin AB’nin sunduğu Katılım Ortaklığı Belgesi, ardından Türkiye’nin hazırladığı Ulusal Program, daha sonra Anayasa değişiklikleri, uyum yasaları vesaire derken, her önemli karar aşaması, bir "yol kavşağı" sayıldı.
Şimdi de Türkiye yeni bir yol ayırımını tartışıyor. Bu kez aşılması gereken "engel" idam cezasının kaldırılmasını, anadilde eğitim ve yayın hakkının tanınmasını içeren bazı yasal düzenlemeler... Türkiye şu anda özellikle Öcalan’a endekse edilen idam cezası sorununda bu dönemeçte stop etmiş durumda. Ankara, şimdi bu çıkmazdan kurtulmak için yeni bir yol arayışında... Oysa herkesçe görülen yol, ortada...
***
BU yeni yol kavşağını geçmek ya da geçmemek... Mesele budur!
İktidarı bir süredir "iktidarsız" kılan mesele önümüzdeki

Yazının Devamı

Yeni bir dünya kurulurken Türkiye...

29 Mayıs 2002

Şimdiki hali ile dahi, dünya dünün dünyası değil artık. Eski düşmanlıkların yerini yeni dostluklar alıyor. Eski tehditler, örneğin iki askeri blok arasındaki savaş kâbusu gibi senaryolar, geride kalıyor...NATO şimdiye kadar iki ana sütun üzerinde bina edilmişti: ABD ve Avrupa. Şimdi buna üçüncü bir sütun ekleniyor: Rusya.Ve böylece NATO Genel Sekreteri Lord Robertsonun dediği gibi, Atlantik İttifakı şimdi Amerika kıtasının kuzeybatısındaki Vancouverden, Asya kıtasının Pasifik sahilindeki Vladivostoka kadar uzanıyor...***TÜRKİYE bu tarihi gelişmeden nasıl etkilenecek?n Önce NATOnun kabuk değiştirmesinden başlayalım:Soğuk Savaş döneminde Türkiye NATO içinde Sovyet bloku karşısında bir nevi "ileri karakol" işlevini üstlenmişti. Artık böyle bir misyonun gereği ve geçerliliği yok. Ancak bugünkü konjonktürde de Türkiyenin NATO içinde önemi azalmış değil. Olsa olsa işlevi - tıpkı NATOnun kendisi gibi - değişiyor, güncelleşiyor.Yeni ortamda Türkiyenin yapabileceği çok şey var: Terörizmle mücadeleden bölgesel kriz yönetimine ve barış gücü misyonlarına kadar... Yani Türkiye, şimdi de NATOnun değişen yapısında ve stratejisinde, esaslı ("pivotal") bir konuma sahip...n Gelelim yeni düzenin

Yazının Devamı

Yeni bir dünya kurulurken Türkiye...

29 Mayıs 2002


<#comment>ON dokuz NATO ülkesi ile Rusya liderlerinin dün Roma’da imzaladığı deklarasyon ile Soğuk Savaş’ın son kalıntıları da gömüldü ve "yeni bir dünya düzeni"nin temelleri atıldı.
Şimdiki hali ile dahi, dünya dünün dünyası değil artık. Eski düşmanlıkların yerini yeni dostluklar alıyor. Eski tehditler, örneğin iki askeri blok arasındaki savaş kâbusu gibi senaryolar, geride kalıyor...
NATO şimdiye kadar iki ana sütun üzerinde bina edilmişti: ABD ve Avrupa. Şimdi buna üçüncü bir sütun ekleniyor: Rusya.
Ve böylece NATO Genel Sekreteri Lord Robertson’un dediği gibi, Atlantik İttifakı şimdi Amerika kıtasının kuzeybatısındaki Vancouver’den, Asya kıtasının Pasifik sahilindeki Vladivostok’a kadar uzanıyor...
***
TÜRKİYE bu tarihi gelişmeden nasıl etkilenecek?

Yazının Devamı