Yabancı finans kuruluşlarının analistlerini bu konuları araştırmaya sevk eden neden, şu sırada her iki alanda da hâkim olan belirsizlikler ve kuşkulardır. Diğer bir deyişle, Başbakan Ecevitin hastalığı ile gündeme gelen "istikrar meselesi" ve aynı zamana rastlayan ABnin "olmasa olmaz koşulları" üzerindeki tartışmalar yabancı çevrelerin kafasını iyice karıştırmış bulunuyor.Türkiyeye kredi açan, yatırım yapan veya yabancı yatırımcılara yol gösteren bu müesseseler Türkiyenin kredibilitesini, her an ölçmek zorundalar. Kendileri açısından, biraz durup Türkiyenin hangi yönde gideceğini görmek gerek. Yani onlar için şu anda "sarı ışık" yanıyor...***TÜRKİYEye öteden beri büyük ilgi duyan ve destek veren bir yabancı finans kuruluşunun önde gelen bir analistinin bir sohbetimiz sırasında belirttiği gibi, Türkiyenin istikrarlı ülke görünümünü koruması, dışarıdaki yatırımcılar (ve kredi veren kurumlar) için birinci derecede öneme sahip.Ekonomik reform programının ve buna ilişkin önlemlerin kesiksiz uygulanması, siyasal istikrara da bağlı olduğu için, Ecevitin sağlığı ile, ayrıca idam vesaire gibi sorunlar üzerindeki tartışmalarla ortaya çıkan "istikrarsızlık senaryoları" bu çevreleri kaygılandırıyor.İstikrar faktörünün daha çok Ecevitin sağlığına bağlanması, "risk payı"nın yüksek olduğunun göstergesi sayılıyor. Bunun anlamı şudur: Türkiyede istikrar, "kırılgan" (fragile) veya daha Türkçesi pamuk ipliğine bağlı... Bu çevrelerde yavaş yavaş, şimdiki hükümeti "istikrarın tek garantisi" olarak görmeme eğiliminin yer aldığı, seziliyor...***SİYASAL istikrar kadar AB ile ilişkiler çerçevesinde yapılması gereken işler konusundaki belirsizlikler de, yabancı (özellikle Avrupa) mali ve ticari çevreleri bir "bekle - gör" pozisyonunda tutuyor.İlk bakışta Türkiyenin idam ve Kürt dili ile ilgili "hassas sorunlar" üzerindeki tavrı, dışarıdaki yatırımcıyı veya kredi kuruluşlarını neden bu kadar ilgilendirsin gibi bir soru akla gelebilir.AB ile bütünleşme sürecine girilmesinin avantajları kadar bunun dışında kalmanın sakıncalarını iyi hesaplamak lazım. Son olarak TÜSİADın gazetelerde yayımlanan "manifesto"sunun ardından yöneticilerinin ve önde gelen üyelerinin yaptığı açıklamalar, AB dışında kalan bir Türkiyenin ne gibi zararlara uğrayacağını çok açık şekilde gözlerin önüne sermiştir. Bunun gerçekten Türkiyenin uzun vadeli ve makro düzeydeki kazanımlarını hesaplamayan, "büyük" düşünmeyen ve bugünün kısırdöngüsünü kıramayan çevreler iyice düşünmek zorundadırlar.Daha düne kadar fert başına ulusal gelirleri bizim şu andakine eş olan Yunanistan, İspanya, Portekiz gibi ülkelerin AB ile bütünleşmenin ardından bugün ne seviyelere ulaştığı ortada. Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan gibi aday ülkeler halen yabancı yatırımcıların favorileri arasında yer alıyor. Bir analistin deyişi ile, Türkiyenin potansiyeli onlardan kat kat üstün, ama Ankara artık işareti doğru ve net olarak vermek durumunda...Anlayana.. skohen@milliyet.com.tr Türkiye ile yakından ilgilenen yabancı finans çevrelerinin - yabancı diplomatlar ve akademisyenler gibi - son günlerde yanıtlarını aradıkları iki soru var: Türkiyede istikrar devam edecek mi, yoksa yakında bozulacak mı?.. Türk hükümeti AB ile müzakere sürecini başlatmak için gerekli şartları yerine getirmeye ne kadar kararlıdır ve bunda ne ölçüde başarılı olacaktır?