AB'nin Helsinki zirvesinde Kıbrıs konusunda ortaya koyduğu tavır, sorunun çözümünü kolaylaştırır mı, zorlaştırır mı?
AB'ye göre, kolaylaştırır. Çünkü çözüme varılmazsa dahi, "Kıbrıs" (yani Güney Kıbrıs) üye olarak kabul edilebilecek. Bu da, AB çevrelerine göre, tarafları (ve özellikle Türkleri) müzakerelerde daha esnek davranmaya ve AB'ye birlikte girmeye teşvik edecektir...
Türk tarafına göre ise, AB'nin sergilediği tavır, tam aksine, çözümü güçleştirecektir. Denktaş bu tavrın, New York'taki Kıbrıs müzakerelerini dinamitlediğini söyledi. Nitekim bu şartlarda müzakerelerin ikinci raunduna katılamayacağını açıkladı...
* * *
BU bağlamda karşılıklı argümanları ele almadan önce, sonuç bildirgesindeki ifadeleri anımsatalım: Dokuzuncu maddede, Kıbrıs'ın AB üyeliği konusunda, çözüm olmadığı takdirde dahi, üyelik müzakerelerinin sonunda, karar verileceği belirtiliyor, ama şu önemli cümle ekleniyor: "Bu bağlamda AB Konseyi, ilgili tüm faktörleri dikkate alacaktır..."
Yani üyelik görüşmelerinin bitiminde (ki, bu, 2002'nin sonunda olabilir) Kıbrıs'ın üye olarak kabul edilip edilmemesine ilişkin kararı, Konsey - o zamanki şartları hesaba katarak - verecektir.
Kuşkusuz Türk tarafı için bir nevi emniyet süpapı olan son cümleye rağmen, bu paragraf Rumların lehindedir. Bu madde, daha önce Fransa ve Almanya'nın dahil bulunduğu dört ülkenin "çözüm olmadan üyelik yok" şartını fiilen rafa kaldırıyor.
Ama Denktaş'ı esas sinirlendiren husus, AB'nin - tam New York görüşmeleri sırasında - KKTC'yi ve orada benimsenen eşitlik ilkesini görmezlikten gelip "Kıbrıs" diye sadece Rum tarafını muhatap saymasıdır.Bu nedenle Denktaş şimdi, KKTC'nin varlığı önceden tanınmadan, eşitlik kabul edilmeden, bir adım daha atmayacağını söylüyor. Ve AB'nin Güney Kıbrıs'ı üye yapması halinde, adanın bölünmüş kalacağı ve KKTC'nin Türkiye ile bütünleşeceği uyarısında bulunuyor...
* * *
GEREK Helsinki'de, gerekse New York'ta son olanlar, önceki akşam NTV'de konuşan eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'in belirttiği gibi, eski pozisyonlarda esneklik göstermek ve yeni stratejiler belirlemek ihtiyacını ortaya koyuyor. Türkmen'in tabiri ile "sadece tutumumuz değişmedi demekle bir yere varamayız". O zaman, AB'nin sadece Güney Kıbrıs'ı üye alması ve bu arada Türkiye ile AB arasındaki müzakere sürecinin de aksaması mümkündür.
Kuşkusuz bu, Türk tarafının temel görüşlerinden ve hedeflerinden vazgeçmesini gerektirmez. Ama açıkçası, şimdi gelinen noktada, daha pragmatik yaklaşımlara ve yeni stratejilere ihtiyaç vardır. Aksi halde sadece AB ile değil, ABD ve BM dahil, uluslararası camia ile ilişkilerde ciddi sıkıntılar yaşanacaktır.Herhalde AB'ye sadece Güney Kıbrıs'ın girip bu toplulukta iki Elen devletinin temsil edilmesi, adanın iki kesimi arasındaki siyasal ve ekonomik uçurumun derinleşmesi, güvenlik açısından da yeni durumların ortaya çıkması, arzu edilecek sonuçlar değildir.
Bu olasılıkları önlemek için, gereken taktik değişiklikleri yapmak ve yeni politikalar oluşturmak zamanı gelmiştir.
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr