AB Komisyonu'nun Türkiye'nin adaylığı konusundaki kararı, üyeliğe giden uzun, çetin yolda atılan çok önemli bir adım, ama bunun kesinleşmesi için iki etaptan daha geçmek gerekiyor. Birincisi, Konsey diğeri de zirve.
Dolayısı ile, "artık adayız" diyebilmemiz için, yaklaşık iki ay daha beklememiz (ve tabii bu arada yoğun çabalarımızı sürdürmemiz) gerekiyor.AB'nin yürütme organı olan Komisyon'un bu tür tavsiye kararları genellikle Konsey'de ve zirvede onaylanır. Brüksel'de ve Ankara'da yetkililer Komisyon'un olumlu raporunun da son karar mercileri tarafından benimseneceği konusunda umutlular. Yeter ki bu arad AB veya Türkiye "cephesi"nde bir "terslik" olmasın...
Aralık ayında, AB Komisyonu'nun tavsiye ettiği şekli ile adaylığın kesinleşeceğini varsayarak, şimdiden bunun Türkiye için ne anlam taşıdığını, kararın ardından başlayacak sürecin neler içereceğini düşünmemiz gerek.
Diğer bir deyişle bu adaylığın sadece içi boş bir sıfat veya bir etiket olmadığını, "adaylık müzakereleri"ne kadar olan süreçte yapılacak çok iş olduğunu da bilmemezde çok yarar var.* * *
KOMİSYON, Türkiye ile ilgili raporda, bu süreçte ne gibi adımlar atılacağını madde madde sıralıyor. Bunları basit ifadelerle şöyle özetleyebiliriz:
* Türkiye - AB diyaloğu derinleştirilecek. Lüksemburg zirvesinden sonra kesilen temaslar böylece başlayacak. Bu diyalogda insan hakları dahil, Türkiye'nin çeşitli sorunları ele alınacak.
* Dış politika ve güvenlik konuları üzerinde görüş alışverişi yapılacak ve uyum sağlanmaya çalışılacak.
* Mali kaynakların kullanımı tek bir otorite altında toplanacak ve bir fon kurulacak. Bu da Türkiye'ye çeşitli programlar çerçevesinde daha etkin bir mali desteğin sağlanmasına imkan verecek.
* Türkiye AB'nin çeşitli kurumlarına ve ajanslarına katılacak.
* Türkiye AB'nin şimdiye kadar aldığı tüm kararları kapsayan "Topluluk Müktesebatı" ile uyum sağlayacak. Adayların halen 110.000 sayfayı bulan çeşitli kararlara uyum sağlaması için, kendi yasalarında gereken değişiklikleri yapması ve yapısal reformlara girişmesi gerekir.
* Nihayet Türkiye ile bir "Katılma Ortaklığı" kurulacak. Bu mekanizma Türkiye'nin AB ile entegrasyon sürecinde neler yapması gerektiğini ve neler yaptığını saptayacak...
Adaylığın kesinleşip AB ile bütünleşme sürecinin başlaması ile birlikte bunlar yerine getirilecek. Bu arada, Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini ne ölçüde benimsediği ve uyguladığı da belirlenecek. Bu yolda katedilen mesafeye göre, Türkiye ile "müzakere süreci" başlayabilecek.* * *
ADAYLIĞIN tescilinden sonra üyelik müzakerelerine kadar olan süreç ne kadar alır?
Bunu asıl belirleyecek olan Türkiye'nin performansıdır. Bir diplomatın deyişi ile, bu takvimi Türkiye'nin belirlemesi lazım. Bu iki yıl da olabilir, "pasif kalınırsa" dört yıl da, altı yıl da olabilir.Bu sürecin başında Türkiye'nin bir "ulusal program" hazırlaması ve bunu uygulaması gerekecek. "Müktesebat" ile uyum sağlayacak kararların, yasaların ve önlemlerin hayata geçerilmesi, bu programa göre gerçekleşecek.
Bunun için de hükümet, Meclis, diğer kamu kurumları - ve genelde halk - bu konuda kararlılığını, iradesini göstermek zorundadır.
Bu bazı eski kavramlardan ve alışkanlıklardan vazgeçilmesi ve yeni bir anlayışın ve disiplinin benimsenmesi anlamına gelir. Tercih adaylıktan hızla üyeliğe geçmek ise, bu "tarnsformasyon"u vakit kaybetmeden gerçekleştirmek gerekir.
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr