Şiddetin kol gezdiği, bombaların patladığı Kâbil’de, Türkiye dahil 70 ülkenin Dışişleri Bakanlarının ve üst düzey yetkililerinin, Afganistan’ın geleceğini görüşmek üzere bir araya gelmesi, kendi başına önemli bir olay.
Bu, Afgan başkentinde bir “ilk”. Daha önce, çeşitli ülkelerde Afganistan’la ilgili birçok konferans yapıldı. Bu toplantılar daha çok Afganistan’daki savaşın daha başarılı şekilde sürdürülmesi, askeri desteğin ve mali yardımların artırılması gibi konularla ilgiliydi.
Kâbil’deki geniş konferansın niteliği farklı. Bu kez, inisiyatifi bizzat Afganistan eline aldı.
Afgan lideri Hamid Karzai dün konferansın açılış konuşmasında yapmak istediklerinin ipuçlarını verdi. Açıkladığı plana göre, ülkenin güvenliğini ve asayişini tamamen Afgan ordusu ve polisi devralacak. Bunun için bir takvim de belirledi: 2014 yılına kadar...
Karzai Afganistan’da en büyük sorunun Taliban ile savaşmak olduğunun bilincinde. Ama meselenin sadece askeri yoldan halledilemeyeceğini de fark ediyor. Bunu geçen ocak ayında Londra’da yapılan benzer bir konferansta açıkça belirtmiş, hatta bir nevi “Taliban açılımı”ndan söz etmişti. Buna göre, Afgan hükümeti bir yandan, Taliban savaşçılarını, para ve iş karşılığında topluma tekrar kazandıracak, diğer yandan da Taliban liderleriyle barışçı bir çözüm için temas kurmaya çalışacaktı...
Kazanılamayan savaş
Karzai’yi böyle esnek bir politika benimsemeye sevk eden neden, Afganistan’da 9 yıldır devam eden savaşın bir türlü kazanılamaması, aksine durumun giderek kötüleşmesidir.
Halen Afganistan’da, büyük kısmı NATO emrindeki 40 ülkeden 146 bin yabancı asker görev yapıyor. Ancak Taliban ülkenin bazı kesimlerini kendi kontrolü altına almış durumda. Başkent Kâbil’de dahi zaman zaman varlığını hissettiriyor. Bu arada NATO güçleri de artan saldırılarda büyük kayıplar veriyor. (Geçen ay 103 asker öldü.)
Kuşkusuz Taliban’ın eylemleri Afganistan’ın karşılaştığı en büyük tehdit. Uluslararası camia da, 2001’den beri bu ülkenin güvenliğini sağlamaya angaje olmuş durumda. Ne var ki, şiddet sorununu sadece “askeri seçenek”le halletmek mümkün olmuyor. Karzai bu yılın başlarında “Taliban açılımı”ndan söz ettiği zaman, ABD buna kuşku ile bakmış, hele Taliban liderleriyle olası bir diyalog fikrine karşı çıkmıştı.
Şimdi Batı basınında çıkan haberlere göre Obama yönetimi Karzai’nin önerdiği diğer seçenekleri de dikkate alıyor. Veya en azından bu meselenin sadece askeri yöntemlerle halledilemeyeceği görüşünü kabul ediyor.
Kuşkusuz bu da kolayca başarılabilecek bir iş değil. Kendi gücüne güvenen Taliban, açıkça uzlaşmaya pek hevesli değil. Taliban’ın alt kademelerindekilerden de para ve iş karşılığında silahlarını teslim etmeye hazır henüz fazla kimse de yok...
Yeni bir süreç
Ama Karzai gerek güvenlik, gerekse ekonomik ve sosyal alanlarda, inisiyatifi artık ele almak, meselelerini dış dünyanın da desteğiyle kendi halletmek istiyor. Dünkü konferansta söyledikleri, bu bakımdan bir “Kâbil süreci”nin başlangıcı sayılıyor. Afganistan’ın bir ulus-devlet olarak kendisini toparlayacağı bir süreç...
Bu süreçte Taliban ile savaşmak kadar, içerde yolsuzlukla mücadele etmek, işleyen bir devlet düzeni kurmak, halka “ekmekle özgürlüğü” aynı zamanda getirmek de büyük önem taşıyor.
Kâbil Konferansı gerçekten böyle bir süreç başlatabilecek mi?