Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün toprağa verilecek olan KKTC kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın ölüm döşeğinde iken, yanında bulunan kızı Ender Vangöl’e “Hristofyas’a söyle burası bağımsız bir Cumhuriyettir” demesi, mücadele ile geçen ömrünün son dakikalarında dahi, bu davaya ne kadar bağlı kaldığını gösteriyor.
“Burası bağımsız bir Cumhuriyet” sözü, onun vizyonunu yansıtıyor.
Bunun gerçek olmasını hep isterdi Rauf Denktaş... Yani adada Rum kesiminden ayrı olarak, varlığını sürdüren bağımsız bir Kıbrıs Türk Cumhuriyeti...
Geçen günkü yazımda da belirttiğim gibi, Denktaş yıllar boyunca yapılan bütün müzakerelerde, çeşitli çözüm formülleri üzerinde pazarlıklarını (kendisine has usta taktisyen maharetini göstererek) sürdürmesini bildi. Bunu da bazen Ankara’nın ısrarı üzerine, kerhen yapıyordu. Gerçekte onun kafasında ve gönlünde her zaman tek bir hedef vardı: O da, bağımsızlık...
1970’lerden itibaren müzakerelerde bu yönde büyük mesafe kat edildiği ortada. Çözüm planları bölgesel özerklikten ve kantonal statüden, federal, hatta konfederal sisteme kadar, her türlü formülü içerdi. Denktaş, Türk tarafının adım adım ilerlediğini görerek, bu müzakereleri sabırla yürüttü.
Ta ki, Annan Planı ortaya çıkıncaya kadar...

Birleşme hayali
Bu plan ilk kez ciddi olarak Denktaş ile Ankara’yı birbirinden kopma noktasına getirdi. Türkiye ada Türklerinin referandumda bu plana “evet” demesini isterken, Denktaş buna şiddetle karşı çıktı. Çünkü onun kanısınca bu plan, Türklerin ve Türkiye’nin siyasi gücünü ve etkinliğini zayıflatacaktı. Diğer bir deyişle, bu şartlarda Türk kesiminin bağımsız hareket etmesi artık mümkün olmayacaktı...
Ankara’nın düşüncesi ve tavrı farklı idi.
AKP iktidarı dünyaya açılırken, Kıbrıs sorununun çözümlenmesinin şart olduğunu anlamış, bu yönde daha esnek ve uzlaşıcı bir politika benimsemeyi denemişti. Ankara Denktaş’ı da böyle bir tavır takınmaya teşvik ediyordu.
Oysa bu Denktaş’ın görüşlerine tersti. Nitekim kendisi Ankara’yı ikna etmeye, hatta Türkiye’de askerlerin, milliyetçi çevrelerin desteğiyle, yönlendirmeye çalışıyordu. Bunda zaman zaman başarılı da olabiliyordu.
Ancak Annan Planı ve sonraki gelişmeler, Denktaş’ın kenara çekilmesine ve iki farklı “düşünce ekolü”nün ayrışmasına yol açtı. Denktaş ve yanlıları artık “adanın birleşmesi” hayalini terk edip KKTC’yi bağımsız bir devlet olarak konsolide etmeyi amaçlıyordu. Ankara ise, Denktaş’ın yerine geçen Mehmet Ali Talat ve ekibinin yardımıyla, “iki kurucu devletin eşitliğine dayalı“ bir Kıbrıs federal cumhuriyeti formülünü gerçekleştirmeye çalışıyordu.
Günümüzde hâlâ müzakere edilen formül bu...

Herkes kendi yoluna..
Ancak bir süreden beri pek çok Kıbrıs Türkü gibi- Ankara’nın bu çözüm şekli üzerindeki umutlarını yitirmeye başladığı görülüyor.
Üç yıldan beri süregelmekte olan müzakerelerde yeterli bir ilerleme yok. Bazı genel prensiplerde mutabakat sağlanmış görünse de, görüşmeler meselenin özünü oluşturan konularda (mülkiyet, toprak, askeri garantiler, göçmenler vs.) kilitlenmiş durumda.
Bu kez Ankara’nın da sabrı tükenmek üzere. Nitekim Başbakan ve diğer yetkililer, kısa zamanda anlaşmaya varılamazsa, görüşmelerin kesileceğini ve o andan itibaren Türk tarafının da kendi yoluna devam edeceğini açıkça söylüyorlar.
Bu ne demektir?
Henüz o noktaya gelinmiş değil, ama bunun anlamı, bağımsız bir Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanıdır.
Rauf Denktaş’ın düşlediği gibi...