Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


APO olayı yüzünden Yunanistan'da olduğu gibi, Kıbrıs Rus kesiminde de bir huzursuzluk ve bocalanma yaşanıyor.
Kıbrıs Rum yöneticilerinin ve politikacılarının yıllardan beri PKK'ya verdikleri destek, bir "sır" değildi. Öcalan'ın yakalanmasından sonra bu gerçek, daha net biçimde yüzeye çıktı. O kadar ki, şimdi Rum liderler, Apo'yu ve PKK'yı yeterince koruyamadıkları için birbirlerini ve ayrıca Yunan Başbakanı Simitis'i eleştiriyorlar!
Meclis Başkanı olan DİKO Partisi'nin Başkanı Kipriyanu, "Ben de Öcalan'a seve seve pasaportumu verirdim" derken, komünist AKEL lideri Hristofias da, bunu açık artırmaya çıkarırcasına, "Ben ona beş pasaport sağlardım" diye konuşuyor!..
Şimşekleri çeken Başkan Klerides ise şaşkın. S - 300'ler fiyaskosundan sonra Apo olayında da muhalefetin sert hücumlarına hedef oluyor. Rum basını, giderek zayıflayan hükümetin bir yandan bu saldırılara karşı direnirken, öte yandan artan "Türk tehdidi" karşısında "askeri ve siyasi önlemleri" almakta olduğunu bildiriyor.
Önümüzdeki hafta AB Dönem Başkanı Almanya'nın özel temsilcisi Rantzau, ardından ABD Özel Koordinatörü Miller, Lefkoşa'ya gidecekler. Bu kez başlıca misyonları, Apo olayının yol açtığı gerginliği ve çatışma riskini bertaraf etmek. Batılı diplomatlar şimdi "diyalogdan ve uzlaşmadan vazgeçtik, hiç olmazsa çatışma önlenebilsin, yeter" diyorlar...
* * *
KKTC Başkanı Rauf Denktaş, dün telefonla yaptığım söyleşide, Klerides'in "reyting"inin yarı yarıya
(yüzde 30'lara) düştüğünü, Öcalan olayının Kıbrıs Rumlarının gerçek niyetlerini ortaya koyduğunu ve sonuçta artık bir "uzlaşma ortamının kalmadığını" belirtti. Bu bağlamda, yabancı özel temsilcilerin adaya gidip gelmelerinin de "göstermelik" bir olay haline geldiğini ekledi.
"Artık Kıbrıs meslesinde ölü bir noktaya geldik" diyen Denktaş, iki nokta üzerinde durdu:
1. Apo'nun yargılanması bitmeden, toz duman dağılmadan, görüşme olmaz. (Hele Rum tarafı Öcalan yanlısı davranışlarını devam ettirdiği sürece)...
2. Rum tarafının adada iki devletin varlığını tanıması şart. Bu olmadan görüşmenin bir yararı olmaz, ayrıca uzlaşma zemini de bulunamaz...
Denktaş, geçen temmuzda, Ankara ile istişarelerden sonra, Türk tezinin bundan böyle (federasyon yerine) konfederasyon esasına dayanacağını ilan etmiş ve Klerides'e bu yönde bir öneride bulunmuştu.
KKTC ve Türkiye aylarca bu tezi savundu. Ta ki Apo olayı ortaya çıkıncaya kadar. Ankara son günlerde konfederasyon önerisinin de rafa kalkmakta olduğu mesajını veriyor.
Denktaş da aynı görüşü paylaşıyor ve "Rumlar bu gidişle, federasyondan sonra, konfederasyonu da arar duruma gelirler" diyor. Başkan'ın deyişi ile, Klerides yönetimi sözleri ve hareketleri ile, böyle bir çözüm şeklinin görüşülmesine dahi "ortam bırakmadı." Dünya da ona bu gerçekleri görmesi için, üstüne düşeni yapmadı...
* * *
BU şartlarda konfederasyon fikri, fiilen gündemden düşebilir. Ve uzunca bir süre, şimdiki durum devam eder. Yeter ki, daha kötü gelişmeler olmasın, örneğin Türk - Yunan gerginliği (hatta sürtüşmesi) adaya yansımasın. Böyle bir yansıma olabilir mi? Denktaş'a göre, olabilir. Çünkü Rumlar hep Yunanistan'la mevcut "ortak savunma doktrini"nden cesaret alırlar...
Peki, konfederasyon da askıya alınırsa, ne olacak? Bunun alternatifi ne olabilir? KKTC liderine göre, "alternatif Türkiye ile entegrasyonun tamamlanmasıdır". Ama Denktaş şunu "altını çizerek" ekliyor: "Yanlış anlaşılmasın, bu ilhak demek değildir. Türkiye ile birleşmek değil, onunla sıkı bağlar kurmak demektir."
Denktaş gene bir açık kapı bırakıyor ve konfederasyon fikrinin "uzlaşmanın ancak iki devlet arasında olabileceği anlaşılıncaya kadar" masada kalabileceğini söylüyor.
Ama açıkçası, bunun gerçekleşme şansı - hele şu sırada - yok gibi...




Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr