Arap baharından kim kazançlı, kim zararlı çıktı? Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da halk hareketlerinin başlamasından on ay sonra, kesin bir bilanço çıkarmak için zaman çok erken. Zira Tunus, Mısır ve Libya gibi eski rejimlerin devrildiği ülkelerde dahi, geçiş süreci tamamlanmış ve taşlar yerine oturmuş değil. Suriye’de ise sokak hareketleri devam ediyor ve gelecek belirsiz. Yemen ve Bahreyn’de de durum aynı...
Olay şu hikâyeyi anımsatıyor: Bir tarihçi, 1789 Fransız ihtilalinin sonuçları hakkındaki fikri sorulunca, şu yanıtı vermiş: “Bir değerlendirme yapmak için zaman henüz erken”!
Arap coğrafyasında şu sırada tanık olduğumuz gelişmeler, yıllar alacak bir değişim ve dönüşüm sürecinin başlangıcını oluşturuyor. Olaylar farklı ülkelerde, farklı şekilde ve farklı viteslerle gelişecek, belki de farklı sonuçlar verecektir.
Ama bu, şimdiye kadar olup bitenlerin bir muhasebesini yapmaya engel değil.
Geçen hafta Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenen bu konu ile ilgili bir konferansta Türk ve yabancı analistlerin ortaya koyduğu görüşlerin ışığında, ortaya çıkan tabloya bir bakalım...
* * *
Önce bölge dışı güçlerden başlayalım:
- ABD: Arap Baharı sürprizine diğer birçok ülke gibi hazırlıksız yakalanan ABD, başta bölgedeki en yakın dostlarından biri olan Hüsnü Mübarek’i kaybetti. Başkan Obama Mısır liderinin dayanamayacağını anlayınca onu gözden çıkarmak zorunda kaldı. Ancak ABD hızla toparlandı ve bu kez kendisine gene yakın olan ordunun işbaşına geçmesini sağladı. Şimdiki durumda Washington Mısır’ı nüfuzu altında tutabiliyor... Aslında aynı durum Arap baharına sahne olan diğer ülkeler için de geçerli, ABD Libya’daki olaylara müttefikleri Fransa ve İngiltere aracılığı ile istediği yönü verebildi.
Yemen ve Bahreyn gibi ABD’nin stratejik ilişkiler içinde olduğu ülkelerde şimdilik bir rejim değişikliği yok. ABD Körfez’de duruma hâkim. Tabii ilerde ne olacağı bilinmez...
- RUSYA: Olaylara daha çok seyirci kalan Moskova, Libya’da inisiyatifi Batılılara kaptırdı, şimdi iktidarda bulunan isyancılara mesafeli davrandı ve nüfuzunu kullanamadı.
Rusya için bölgedeki en önemli ülke, eskiden beri güçlü ilişkileri olan Suriye’dir. Moskova Esad’a hâlâ arka çıkıyor.
Ancak Şam’daki rejimin geleceği belirsiz. Köklü bir değişiklik olursa Rusya Suriye’yi artık kendi yörüngesinde tutamayabilir...
* * *
Gelelim bölgedeki iki önemli aktöre:
- İRAN: Arap baharının başında İran liderleri halk ayaklanmasını “İslami bir hareket” olarak göstermeye çalıştılar ve Mübarek gibi ABD yanlısı diktatörlerin devrilmesini alkışladılar. Ancak Mısır ve Libya’da Batı nüfuzunun devam etmesi, İran’ın hoşuna gitmiyor. Hele Suriye’de Esad’ın koltuğunu tehdit eden ayaklanmanın devam etmesi, Ahmedinecad için büyük endişe kaynağı.
Esad devrilirse, İran sadece Suriye’deki değil, bölgedeki etkinliğini kaybetmiş olacak. Kaldı ki Suudi Arabistan ve Arap Emirlikleri gibi Körfez ülkeleri İran’a karşı cephe almış durumdalar...
- TÜRKİYE: Arap baharının başındaki tereddütlerine ve tutarsızlıklara rağmen, Ankara bazı alanlarda kazançlı görünüyor.
Türkiye Arap sokaklarında oldukça popüler. “Türk modeli” bazı Arap çevreleri için bir ilham kaynağı. Türk diplomasisi Mısır’daki ve Libya’daki yeni yönetimleri etkileyebiliyor.
Türkiye Arap baharında en büyük sıkıntıyı Suriye’de yaşıyor. Hükümet Esad’ı gözden çıkardı ve son zamanlarda muhalifleri açıkça desteklemeye başladı. Bu riskli seçeneğin ne sonuç vereceği Şam’daki rejimin geleceğine bağlı...
Uzun lafın kısası, daha kesin bir “kazanç-zarar hesabı” yapmak için zamana ihtiyaç var...
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025