İSTANBUL dün önemli bir uluslararası konferansa daha ev sahipliği yaptı. Marmara Grubu Vakfı’nın düzenlediği "Avrasya Ekonomik Zirvesi"ne 25 ülkeden 100’e yakın konuk lider ve üst düzey yetkili katılıyor. Üç gün sürecek olan toplantıların konuşmacıları arasında 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Bulgaristan’ın eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu ve yerli yabancı daha birçok önemli isim yer alıyor.
Açılış konuşmalarında belirtildiği gibi, Avrasya bugün dünyanın en önemli ve hassas bölgelerinden biri durumunda. Özellikle 11 Eylül’den sonra bu coğrafyada güç dengelerini etkileyen köklü değişiklikler oldu. Kafkasya - Orta Asya ekseni şimdi daha büyük stratejik değer taşıyor. Ayrıca zengin enerji potansiyeli de bölgenin başlıca oyuncularının gözünde, bu değeri artırıyor.
Türkiye de bu oyuncular arasında yerini alma çabasında. Doğrusu SSCB’nin dağılmasından sonra hazırlıksız yakalanan Türkiye Orta Asya’daki değişime ayak uydurmakta zorlandı. Ancak son zamanlarda daha pragmatik açılımlar yapmaya ve rolünü gerçekçi bir zemine oturtmaya başladı.
***
GEÇEN hafta Azerbaycan’da temeli atılan Bakü - Tiflis - Ceyhan petrol boru hattının gerçekleşme yoluna girmesi, sadece üç ülke için değil, ABD ve Batı Avrupa dahil, yeni enerji kaynaklarına ihtiyaç duyan pek çok ülke için de büyük önem taşıyor. Türkiye’den geçen Doğu - Batı enerji koridorunun değeri, önümüzdeki yıllarda daha da artacak.
11 Eylül’den hemen sonra ABD’nin terörizme karşı savaş ilan etmesi ve Afganistan’a müdahale etmesi, bu geniş bölgede çok şeyi değiştirdi. Halen Orta Asya’da ve (Kafkasya’da) ABD’nin bir askeri varlığı var. Rusya Batı’ya yakınlaşmıştır. Avrupa bölge ile daha yakından ilgilenmektedir.
Böyle bir konjonktür, Türkiye’ye de daha aktif bir rol oynama olanağı sağlıyor.
***
BAŞBAKAN Yardımcısı Mesut Yılmaz dünkü konuşmasında önemli bir noktaya değindi: Türkiye’nin AB ile bütünleşme çabaları, aktif bir Avrasya politikası izlemesine, bu arada Orta Asya ülkeleri ile sıkı bağlar kurmasına engel değil. Aksine, AB ile beraber olmak, bu bağları daha da güçlendirir. Dolayısı ile, Avrasya’yı AB politikasının bir ikamesi veya alternatifi olarak görmemek lazım...
Dün zirvenin kulislerinde "Asyalı" diplomatlardan duyduğumuz söz şöyle idi: "Sizin AB’de olmanız, bizim de yararımıza olur. Siz Asya’dan Avrupa’ya uzanan yolun üstündesiniz, ama aynı zamanda, Avrupa’nın da Asya yönündeki uzantısısınız..."
Avrasya coğrafyasının göbeğinde bulunan iki ülkeden biri olarak Türkiye (diğeri Rusya’dır) politikasını pekâlâ iki kulvarda birden, yani hem AB, hem Asya yönünde yürütebilir...
***
DÜNKÜ toplantıda Yorgo Papandreu’nun yaptığı etkileyici konuşma, Atina’nın gelecek ocak ayında AB başkanlığını devraldıktan sonra Birliğe getirmeye çalışacağı Avrasya boyutuna da ışık tuttu. Yunanistan’ın vizyonu Avrupa ile Asya’yı stratejik, ekonomik, sosyal vs. alanlarda birbirine daha yakınlaştırmaktır.
Papandreu bu bağlamda da Türkiye’yi AB’nin içinde görmek istediğini ve Atina’nın Türkiye’nin üyeliği için çabalarını Kopenhag zirvesine kadar olduğu gibi, kendi başkanlığı döneminde de sürdüreceğini kesin bir ifade ile belirtti.
Bazılarına Yunanistan’ın Türkiye’ye böyle bir destek vermesi, ilk bakışta garip görünebilir. Veya bazısı bunun samimiyetini sorgulayabilir. Ama Türk diplomasisinin, diğer birçok AB üyelerine derdini anlatmakta zorlandığı bir dönemde, Atina’nın bu açılımını iyi değerlendirmesinde yarar vardır...