Başta ekonomik bir örgüt olarak ortaya çıktı. Daha sonra hem genişledi, hem de siyasal bir kimlik aldı. Bunun ardından askeri bir yapılanma sürecine girdi...
Avrupa Birliği'nin hızlı gelişmesinin vardığı nokta bu.
Bu aşamada AB bir yandan
"ekonomik" alanda tek para sistemi ile tam bir entegrasyona doğru giderken, diğer yandan
"siyasal" birliğini pekiştirmeye ve aynı zamanda genişlemeye yöneliyor. Ve şimdi de, kendi bünyesindeki, Batı Avrupa Birliği'nin (BAB) yerine, "Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği" (AGSK) adı altında yeni bir
"askeri" misyon üstlenmeye hazırlanıyor.
Bu hafta Lüksemburg'da toplanan BAB Dışişleri ve Savunma Bakanları, Avrupa'da güvenlik ve savunma işlerinin - AB şemsiyesi altında - nasıl yürütülmesi gerektiğini tartıştılar. Bugün de AGSK'nin "fikir babası" durumundaki Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ile İngiltere Başbakanı Blair, Londra'da toplanıp, AB'nin Helsinki zirvesine bu bağlamda sunulacak planın ayrıntılarını görüşecekler.
Hedef, AGSK'yi 2003 yılında gerçekleştirmek. Yani AB'nin ekonomik ve siyasal bütünleşmesine, askeri bir boyut katmak...* * *
EKONOMİK ve siyasal alandaki bütünleşmesini hızla gerçekleştirebilen AB'nin "güvenlik ve savunma alanındaki çabaları, bir dizi zorlukla karşılaşıyor.
Bu güçlüklerden biri, Avrupa ülkelerinin bu konularda her zaman görüş birliği içinde olmaması ve daha da önemlisi, harekete geçmek için gerekli kararlılıktan yoksun olmasıdır. Bosna'daki olaylar sırasında AB'nin - veya BAB'ın içine düştüğü çaresizlik, bunun en canlı örneğidir.
Diğer bir zorluk da, AB ülkelerinin savunmaya gereken önemi veya önceliği vermemesidir. Açıkçası Avrupa'nın askeri harcamaları, savunma teknolojisi, ordularının donatımı, ivedi müdahale yeteneği, oldukça zayıftır.
Gene Bosna ve Kosova olaylarında görüldü ki, böyle bir müdahaleyi - ABD sayesinde - ancak NATO gerçekleştirebiliyor.
Özellikle Fransa'nın başını çektiği AGSK planının amacı, AB'nin kriz önleme, barış sağlama, ateşkesi denetleme gibi misyonları üstlenmektir. Buna stratejistler "alçak düzeyde güvenlik misyonları" diyorlar. Bu amaçla, (örneğin Kosova'daki gibi olaylarda)
erken müdahalede bulunabilecek bir "Çevik Güç" (40 - 50 bin kişilik bir Avrupa ordusu)
kurulacaktır.
* * *
AB bunu başarabilecek mi?
Doğrusu AGSK'nin - veya AB'nin yüklenmek istediği askeri misyonun - geleceği belirsiz. Üstelik bu konuda AB ile ABD arasında derin görüş ayrılıkları - hatta sürtüşmeler - var.
Washington AGSK inisiyatifinden rahatsız. Bunun NATO'nun işlevini aksatacağından, hatta ona rakip duruma geleceğinden kaygılı. AB ülkeleri ise, sadece Avrupa'daki güvenlik sorunları ile ilgileneceklerini ve ABD'nin ilgi alanı dışındaki krizlere müdahale edeceklerini öne sürüyor.
Ama gerçek şudur ki, Atlantiğin iki yakası arasında güvenlik ve savunma konusunda ciddi güvensizlik ve anlaşmazlık var...
* * *
BU, Türkiye'nin de yakından ilgilendiği bir konu. AGSK, AB'nin askeri müdahalesi söz konusu olduğunda, yalnız üye ülkelerdeki değil, Türkiye gibi "ortak" ülkelerdeki NATO tesislerini kullanmayı öngörüyor.
Ankara haklı olarak bunun için Türkiye'nin de AGSK'nin karar mekanizmasına dahil olması gerektiğini savunuyor. Lüksemburg'da bu görüşü Türkiye adına Dışişleri Bakanı yumuşak, Savunma Bakanı daha kesin bir üslupla ifade ettiler.
Helsinki zirvesi sırasında, AGSK'nin nasıl gelişeceği kadar Türkiye'ye bu yeni oluşumda nasıl bir yer verileceğini göreceğiz.Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr