Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başkan seçilen George W. Bush'un Beyaz Saray'da resmen göreve başlamasına bir ay kala, Avrupa'da bir telaş başladı.
Avrupalılar, Bush'un Dışişleri Bakanlığı'nın ve Ulusal Güvenlik Kurulu'nun başına getirdiği isimlere de bakarak, yeni ABD yönetiminin yaşlı kıtaya daha soğuk bakacağını, hatta ondan uzaklaşacağını tahmin ediyorlar.
Bugünlerde Avrupa gazeteleri bu yönde duyulan kaygıları yansıtan haber ve yorumlarla dolu.
Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nün ünlü analisti Dominique Moisi'nin deyişi ile Bush yönetiminde Washington Avrupa'nın güvenliği girişimlerine şüphe ile bakacak, hatta buna karşı çıkacak.
İngiltere'deki düşünce kuruluşu RUSI'nin Direktörü Jonathan Eyal'a göre, ABD bundan böyle Avrupa'ya karşı daha mesafeli davranacak, kendi çıkarlarına uygun daha aktivist bir politika izleyecek.
"Guardian" gazetesi, Bush yönetiminin daha çok Irak, Tayvan, Kore, Afganistan gibi ülkelerle uğraşacağını öne sürüyor ve Avrupalı yetkililerin, Washington'un giderek Avrupa'dan uzaklaşacağı yönünde endişelendiğini aktarıyor.
Dışişleri'ne getirilen Colin Powell ile Ulusal Güvenlik Kurulu'na atanan Condoleeza Rice'ın demeçleri de ABD'nin "Avrupa'dan elini çekeceği" izlenimini güçlendiriyor...
* * *
PEKİ; Avrupalılar neden telaşlanıyorlar? ABD'nin sürekli müdahalelerinden ve Batı ittifakına hakim olmasından rahatsız olan, hatta NATO'dan ayrı bir AB askeri gücü kurmaya çalışan, onlar değil mi?
Önce şunu anımsamak gerek: Öteden beri ABD'nin Avrupa'ya burnunu fazla sokmasından en çok rahatsızlık duyan ülke Fransa. Ta De Gaulle zamanından beri Fransa, ABD'den bağımsız - ve tabii kendisinin daha etkin olacağı - bir Avrupa için uğraşıyor. Ancak Balkanlar'daki krizlerde görüldüğü gibi, Avrupalılar bu tür olaylar karşısında birlikte hareket etmeye ve hele müdahalede bulunmaya hiç de hazır değiller. İş gene Amerikalılara kalıyor. Nitekim Avrupa ülkeleri Kosova krizinde, ABD'nin müdahale işaretini beklediler.
Bush takımının politikası (daha önce verilen demeçlere göre hareket edilecekse) "Avrupa'nın işlerini Avrupalılara bırakmak" yönündedir. Nitekim Colin Powell daha geçen pazar günkü bir demecinde, yeni yönetimin Bosna ve Kosova'daki Amerikan kuvvetlerinin durumunun "yeniden gözden geçirileceği"ni söylemiştir.
İş bu noktaya gelince, Avrupalılar (Fransızlar belki o kadar değil) ABD'nin Avrupa'yı kendi haline bırakacağından korkuyorlar. Bu Avrupa için, daha güçlü ordular kurmak, daha ağır askeri harcamalara girişmek demektir. Buna da birçoğu pek hevesli değil.
* * *
BU gelişmeler bizi de yakından ilgilendiriyor.
Türkiye son günlerde kendisini NATO ile AB arasındaki bir tartışmanın ortasında buluverdi. Konu, planlama sürecinde yer almak istediği AB'nin güvenlik girişimi (AGSK) ile ilgili. Ankara'nın itirazı nedeni ile bu konudaki karar önümüzdeki yıla kaldı.
Clinton yönetimi Türkiye'nin itirazından vazgeçmesini istemişti. Nedeni de şu: Eğer NATO ile AB arasında anlaşma olmazsa, Fransa AGSK'yı kendi başına götürmeye kalkışacak ve sonuçta AB'nin askeri gücü, adeta NATO'ya rakip hale gelecek.
Bush yönetimi
(eğer söylendiği gibi Avrupa'dan "dezangaje" olmaya yönelecekse), Türkiye'ye baskı yapmayacak, hatta onu destekleyecektir. Böylece ABD'nin Avrupa'dan elini çekmesi, Türkiye'nin AB karşısında elini güçlendirecektir...