Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami Kohen

ORTADOĞU barış süreci tehlikede. Hatta bazılarına göre, ölüm döşeğinde...
Birkaç ay öncesine kadar - daha açıkçası İsrail'de, sağcı Likud lideri Netanyahu'nun iktidara gelmesine kadar - barış sürecinin geleceği gayet iyi görünüyordu. İsrail - Filistin diyaloğu ve yakınlaşması, Oslo anlaşmasına uygun olarak hızla gelişiyordu.
Şimdi barış süreci tamamen tıkanmış bulunuyor. Adeta "intifada" günlerine dönülüyor. Eski düşmanlık yeniden alevleniyor. Artık barıştan çok, savaştan söz ediliyor.
Bu noktaya varılmasında başlıca faktör "Bibi"nin davranışlarıdır. Netanyahu muhalefette iken, açıkça Oslo anlaşmasına karşı olduğunu söylüyordu. İktidara geldikten sonra bu görüşünü değiştirmediği gibi, Filistinlilere karşı tavrında esneklik göstermek gereğini de görmedi. "Bibi", izlediği "buldozer politikası" ile amacına ulaşmayı - her ne pahasına olursa - aklına koymuş durumda. Hiçbir iç veya dış etken, onu bu inadından vazgeçiremiyor. Ne İsrail'de özellikle Şimon Peres'in temsil ettiği ılımlı ve barışçı kitlenin isteği, ne başta ABD olmak üzere uluslararası camianın baskıları...
"Bibi"yi yola getirmek için Clinton yönetiminin harcadığı çabalar dahi - hafta başında Netanyahu'nun Washington gezisinde görüldüğü gibi - sonuç vermiyor. ABD gene de girişimlerini sürdürmeye, AB devreye girmeye, çeşitli uluslararası forumlar baskılarını artırmaya kararlı.
Ancak bütün bu çabaların barış sürecini kurtarmaya ve bütün Ortadoğu'ya yayılabilecek yeni bir çatışmayı önlemeye yetip yetmeyeceği, şu anda belli değil. Kimse bu konuda kehanette bulunmak cesaretini gösteremiyor...
* * *
BARIŞ sürecinin rayından çıkması ve Arap - İsrail gerginliğinin tırmanışa geçmesi, Türkiye ile İsrail arasında hızlı bir gelişme gösteren ilişkileri ne şekilde etkiler?
İsrail Dışişleri Bakanı David Levy'nin Ankara'daki temaslarının da ortaya koyduğu gibi, iki taraf da, çeşitli alanlarda daha sıkı işbirliği bağları kurmak konusunda mutabık. Türkiye de bunu kendi çıkarlarına uygun sayıyor. Nitekim, Başbakan Erbakan da, Levy ile görüşmesinde, ilişkilerin geliştirilmesinde yarar gördüğünü belirtmekten çekinmedi.
İsrail ile ilişkilerin uzun bir soğukluk döneminden sonra ısınmasına yol açan faktörler malum. Bir yandan bölgedeki gelişmeler, barış süreci, bazı komşu ülkelerin Türkiye'ye karşı tavrı... Öte yandan da stratejik, askeri, ekonomik ve teknolojik alanlarda işbirliğinde görülen yarar... Strateji Araştırma Kurumu'ndan Nezih Tavlaş'ın deyişi ile, Ankara ile Kudüs arasında "derinden giden bir ilişkiler bütünü" oluşmuş bulunuyor. Bu bir devlet politikası haline gelmiştir. Süreklilik kazanmıştır...
* * *
BU noktadan hareket edersek, Türk - İsrail ilişkilerindeki gelişmenin, Ortadoğu'daki barış sürecindeki aksamalardan fazla etkilenmemesi gerektiği sonucunu çıkarabiliriz. Türk diplomasisinin görüşü de budur. Nitekim bir Dışişleri yetkilisi Arap Birliği'nin İsrail'e karşı son aldığı boykot kararının "Türkiye'nin dışındaki bir olay" olduğunu (Türkiye bu birliğin üyesi değil) söylüyor. Bir başka yetkili ise İsrail ile olan işbirliğinin "ulusal çıkarlar tarafından dikte edildiğini ve bunun öncelik taşıdığını" belirtiyor.
Bununla beraber, eğer barış süreci kesilir, çatışmalar kızışırsa, Türk kamuoyu kuşkusuz bundan etkilenecek ve İsrail'e karşı bir tavır ortaya koyacaktır. O zaman Türk - İsrail yakınlaşmasının bir iç politika konusu haline gelmesi ve sonuçta hükümetin zor bir tercihle karşı karşıya kalması olasılığı da vardır.
Bu bakımdan barış sürecinin bir an önce rayına oturtulması, Türkiye'nin çıkarlarının da Türk - İsrail ilişkilerinin de, bölgedeki istikrarın da yararına olacaktır.

Yazara Email kohen@milliyet.com.tr