BELKİ bizden çok uzakta cereyan ettiği için, belki de telaşlı yılbaşı dönemine rastladığı için, 1996'nın son günlerinde gerçekleşen anlamlı bir olay dikkatleri pek çekmedi.
Olay, Guatemala'da tam 36 yıl süregelen terörün - veya iç savaşın - taraflar arasında varılan anlaşma ile sona ermesidir.
Taraflardan biri, ta 1960'ta kanlı eylemleri başlatan Marksist - Leninist "Guatemala Ulusal Devrimci Birlik" (URNG) örgütü. Aslında ikibin kadar "gerilla", ülkenin dağlık ve ormanlık bölgelerini üs olarak kullanarak ve 45 bin kişilik orduya meydan okuyarak, Guatemala'nın bozuk düzenini düzeltme gerekçesi ile, eylemlerini yıllar boyunca sürdürmüştür.
Bu savaşın durmasını sağlayan anlaşmada öteki taraf ise, Guatemala'da geçen yılın başlarında iktidara gelen Başkan Alvaro Arzu'nun demokratik yönetimidir. Halktan gelen bir politikacı olarak, 51 yaşındaki Arzu'nun en büyük arzusu, bir yandan bazı köklü reformlar yaparken diğer yandan da bu amansız ve pis savaşa son vermekti. Devlet Başkanı, bu amaçla, BM başta olmak üzere çeşitli kurum ve kişilerin de arabuluculuğu ile, URNG ile bir diyalog kurup "sürekli barış" müzakerelerini yürütmüştür.
Aylarca süren yoğun çabalardan sonra, bu 10 milyon nüfuslu ülkede 100 bin kişinin ölümüne, 40 bin kişinin "kayıplar" listesine geçmesine, bir milyon insanın da evlerinden olup, göç etmesine yol açan "Latin Amerika'nın en uzun iç savaşı" böylece son bulmuştur...
* * *
GUATEMALA'da URNG eyleme geçtiği zaman, Latin Amerika'da aşırı solcu örgütlerin "devrimci mücadelesi" moda idi. Bunlar o sıralarda iktidarı ele alan Küba lideri Fidel Castro'dan da esinleniyorlardı. Daha sonra, bu örgütler - ve bu arada URNG - Castro'dan maddi destek de görmüştü.
Bu solcu militanların şiddet eylemleri (onlar "gerilla" veya "kurtuluş savaşı" demeyi yeğliyorlar) müsait bir ortamda cereyan ediyordu. Guatemala, ABD'nin gölgesinde bir "muz Cumhuriyeti" idi. Ülke Amerikan kapitaline ("United Fruit Corporation" aracılığı ile) ve Washington'un siyasal otoritesine tamamen bağımlı idi. O kadar ki, 1954'te Başkan Jacobo Albenz, bu hale son vermeye ve bazı köklü reformlar gerçekleştirmeye yeltenince, CIA bir darbe sahneleyerek askeri bir rejimi iş başına getirdi. ABD böylece "arka bahçe"sindeki Guatemala'nın diğer Orta Amerika ülkelerinin "komünistler"in eline geçmesini önlemiş oluyordu. Ama ne pahasına?
Kurulan askeri yönetim - ve oligarşi - muhalif grupların silaha sarılıp şiddet kampanyasını başlatmasına yol açtı. Bu gruplar daha sonra birleşip URNG'yi oluşturdular. Askeri rejim bu eylemlere - ve tüm muhaliflere - karşı çok sert davrandı. Ülkede basit vatandaşı da etkileyen ağır bir baskı, işkence, kontr - gerilla dönemi başladı. Yüzlerce köy ateşe verildi. Pek çok aydın "kayıplar"a karıştı...
Ta ki, yıllar sonra, Latin Amerika'da esen demokrasi rüzgarları Guatemala'ya (komşuları Nikaragua ve Salvador gibi) ulaşıncaya kadar.
Guatemala sivil ve özgür yönetime kavuşunca, şartlar değişti. URNG yıllarca gerekçe olarak kullandığı kozunu yitirmeye başladı ve yalnızlığa düştü. Örgütün liderleri şiddet eylemleri ile bir yere varamayacaklarını anladılar. Ülke artık her çeşit fikre açıktı. Bunları kaba kuvvetle değil, söz ve yazı ile de ifade etmek mümkündü. Nitekim, varılan barış anlaşmasından sonra, URNG şimdi resmi bir parti olarak siyasi platforma çıkıyor!
Alvaro Arzu'nun sivil yönetimi de, bu tür eylemlere karşı sadece askeri güç kullanmanın sağlıklı bir çare olmadığını farketti. Halkı arzuladığı ekonomik ve sosyal reformları içeren programını uygulamaya koydu. Bir yandan da, URNG'yi etkisizleştirmek için, örgütün siyasi kanadı ile diyaloga girme cesaretini gösterdi. Bunda ülke içindeki çeşitli sivil toplum örgütlerinden ve Kliseden, dışardan da BM'den ve hatta ABD'den destek gördü.
URNG de 1960'ların ve 1970'lerin devrimci ideolojisinin artık geçerli olmadığını, şiddet yolu ile de bir sonuca varılamayacağını nihayet sezdi ve silahları bırakmaya razı oldu...
* * *
GUATEMALA'daki olay, terörün nedenleri ve sonuçları, (ve bu arada nasıl sona erdiği) konusunda anlamlı derslerle doludur.
Kuşkusuz her ülke kendisine özgü koşullara sahiptir. Ancak uluslararası boyutlar alan siyasal şiddetin bazı ortak noktaları vardır ki, bunlar herkesçe dikkate alınmaya değer...