Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fransız lideri bir süredir elini nereye atsa yenilgiye uğruyor. AB referandumunda hezimete uğradı. Bu yüzden AB'de eski itibarını ve etkinliğini kaybediyor... İçte izlediği politikalar ve özellikle ekonominin durumu, giderek hoşnutsuzluk yaratıyor. İktidar partisinden dahi kendisine karşı sesler yükseliyor. Bu arada şimdiden cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanan Nicolas Sarkozy onu sık sık zor hallere düşürüyor...Ve şimdi de olimpiyat fiyaskosu. Favori sayılan Paris'in 2012 olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapma olanağını kaybetmesi, Chirac'ın bu yıl uğradığı şansızlıkların belki de en büyüğü.***BUNUN aksine, 2005 Tony Blair'in yıldızının parladığı yıl oluyor.Seçimleri rahatça kazanması, şimdi başkanlık görevini devraldığı AB'de zemin kaybeden Fransız-Alman ekseninin yerine yönlendirici bir rol alması, dün İskoçya'da ev sahipliği yaptığı G-8'lerin önüne dünyada geniş halk yığınlarının beklentileri doğrultusunda somut öneriler getirmesi, genç İngiliz liderinin başarılı performansları arasında yer alıyor.Ve şimdi de olimpiyat zaferi. Bu gerçekten onu dünya çapında güçlendiriyor...***BİR kentin olimpiyatlar için seçilmesinin "anlam ve önemini" burada uzun boylu anlatmaya gerek yok. Bu sadece spor dünyasını ilgilendiren bir olay değil. Bunun siyasal, ekonomik, kültürel, sosyal pek çok boyutu var. Zaten öyle olmasa, ilgili ülkeler altyapı hazırlıklarından propagandaya milyarlarca dolar harcar mı? Olay bu kadar ciddiye alınmasa, Blair ve Chirac gibi liderler, işi gücü bırakıp Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin toplandığı Singapur'a giderek gövde gösterisi yapar mı?Olimpiyat platformunda Londra ile Paris arasındaki yarış, bir bakıma son zamanlarda Blair ile Chirac arasında kızışan rekabeti de simgeliyor. Diğer bir deyişle halen İngiltere ile Fransa arasındaki mücadelenin belirtileri sadece sporda değil, siyasetten ekonomiye kadar çeşitli alanlarda da görülüyor.İki ülkenin aynı ittifak veya ortaklıklar (NATO, AB gibi) içinde olması, zaman zaman birbirleriyle sürtüşen politikalar izlemelerini önlemiyor. Hatta geçenlerde 100. yıldönümünü kutladıkları ünlü antlaşma ("entente cordiale") dahi, zaman zaman pek dostane olmayan sözler sarf etmelerine de engel olmuyor.Örneğin daha birkaç gün önce, Chirac Rusya'daki bir toplantıda Schröder ve Putin'in önünde İngilizleri küçük düşüren espriler yapmaktan çekinmedi. Blair sustu, ama bu konuda İngilizlerin Chirac hakkında ne düşündüğünü de Londra'nın bulvar gazeteleri açıkça ifade ettiler!..***SON AB zirvesinde Blair ile Chirac arasında giderek derinleşen anlaşmazlıklar da iyice yüzeye çıktı. Bu aynı zamanda AB'de gerek "anayasa krizi", gerekse AB'nin tarım politikası ve bütçesi gibi güncel konularda bir yandan Fransa'nın diğer yandan da İngiltere'nin başını çektiği iki ayrı düşünce (ve çıkar) grubu arasındaki uçurumu da gözlerin önüne serdi.Bu sürtüşmeler, herhalde yeni dengeler kuruluncaya kadar devam edecek ve hatta şiddetlenecek...Bu aşamada Blair, bu yarışta da şanslı görünüyor. Almanya'da Schröder'in yerine Merkel'in, ileride Fransa'da da Chirac'ın yerine Sarkozy'nin gelmesi, bu iki liderin de "Anglosakson" tezlerine daha yakın hissetmeleri nedeni ile, Blair'in lehinde olacaktır. Daha geçen gün Sarkozy "Artık Fransız-Alman ekseninin geçerliliğini kaybettiğini" ve yerine İngiltere'nin de dahil olacağı yeni dengeler kurmak gerektiğini söylüyordu...Anlaşılan 2005, "Blair'in yılı" olacak!.. skohen@milliyet.com.tr BU yıl Jacques Chirac'ın şansı hiç yaver gitmedi...