Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

191 üyeli BM Genel Kurulunun yeni çalışma döneminde ele alacağı konular arasında Genel Sekreter Kofi Annanın örgütün yeniden yapılanmasını öneren bir raporu da yer alıyor.Son Irak krizi, BMnin Annanın deyişi ile 21. yüzyılın realitelerine ayak uydurması ve bu bağlamda bazı "radikal reformlar"ın gerçekleştirilmesi lüzumunu ortaya koydu.Genel Sekreterin raporundan da anlaşıldığı gibi 58 yıllık bir geçmişi olan dünya teşkilatının bugünkü yapısı ve sistemi, zamanımızın sorunlarına çözüm sağlayacak durumda değil.Kofi Annan örnek olarak Güvenlik Konseyini alıyor ve öncelikle BMnin bir nevi karar mercii olan bu organının yeniden yapılanmasını öneriyor.***BM İkinci Dünya Savaşının sonunda kurulduğunda 51 üyesi vardı. Güvenlik Konseyinde temsil edilen 15 ülkeden beşinin ("Beş Büyükler"in) veto hakkı vardı.Bugün BMnin 191 üyesi var. Güvenlik Konseyinin üye sayısı gene 15 ve veto hakkına sahip "devamlı üyeler" de gene sadece beş...Genel Sekreter Konseyin üye sayısı ile birlikte veto hakkına sahip ülke sayısının da artırılmasını öneriyor.Annan haklı. BMde köklü reform şart. Irak krizi bu ihtiyacı daha da hissettirdi. Dünya örgütü günümüzün dertlerine ve ihtiyaçlarına göre kendisine yeni bir çekidüzen vermek zorunda. Aksi halde hem meşruiyetini, hem etkinliğini kaybedecek... Ne var ki, BMnin kendisini yeniden yapılandırması için de özellikle "büyük devletler" arasında bir konsensüs lazım. Oysa halen daha çok "Birleşmemiş Milletler" durumundaki dünya teşkilatında bunun sağlanması oldukça zor. Örneğin ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa hep birlikte genişletilmiş bir Güvenlik Konseyinde başkalarına da veto hakkının verilmesine razı olurlar mı?***Irak krizinin BMyi de krize soktuğu söyleniyor. Oysa daha öne başka sorunlar da dünya örgütünü krize - hatta komaya - sokmuştu. Soğuk Savaş yıllarında BMnin içine düştüğü kritik durumları (Berlin krizinden Küba bunalımına kadar) hatırlayalım. Soğuk Savaşın sona ermesi BM platformunda iki blok arasındaki sürtüşmelere de son verdi, ama yerel veya bölgesel uyuşmazlıklar ve çatışmalar, gene BMyi böldü ve aciz hallere soktu.Irak krizinde ABDnin BMyi ekarte ederek kendi başına hareket etmesi (şimdi Washingtonun dünya örgütünden destek aramasına rağmen), gerçekten köklü bir "BM reformu"na ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.Ancak "Washington Post"un yazdığı gibi, BMde reformdan söz etmek çok yararlı, ama BMnin gerçek meşru bir "dünya hükümeti" gibi hareket edeceğini beklemek de hayal...BM, her biri kendi çıkarlarını gözeten bir bağımsız uluslar topluluğudur. Burada kararlar çoğu zaman "yüksek değerlere" göre değil, bencil çıkarlara göre alınır. Bazen karar alınamaz, bazen de alınan karar uygulanmaz. Her kararın da adil olduğu veya çözüm getirdiği de söylenemez. (Türkiyenin Kıbrısla ilgili tecrübelerini anımsayalım)...Bu durumda bugün BMye uluslararası anlaşmazlıklarda tek "meşruiyet" kaynağı olarak bakmanın ne kadar doğru olduğu da sorulmaya değer. skohen@milliyet.com.tr Irak konusunda BMnin "meşruiyeti"nin arandığı ve BMye daha aktif bir rol verilmesinin istendiği bir sırada, bizzat dünya örgütünün geleceği gündeme geliyor.