ABD ve dünya önümüzdeki salı günü görevini tamamlayacak olan Başkan George W. Bush’u nasıl anacak?
Amerikan halkının bir kısmının bu konuda kafası karışık olabilir, ama genelde dünyanın hükmü belli: Bush kötü bir başkandı. Hatta birçok Amerikalının da kabul ettiği gibi, yıllardan beri gelip geçen başkanların en kötüsüydü...
George W. Bush bu hükmü kabul etmiyor tabii.
Nitekim önceki gece Beyaz Saray’da yaptığı -ve bütün Amerikan televizyon kanallarının canlı olarak yayımladığı- “veda konuşması”nda, 8 yıllık iktidarının parlak bir bilançosunu çıkardı. Her zamanki gibi, kendinden emin, inatçı ve kibirli üslubuyla icraatını savundu, hatta “bazı hataları”nı da haklı göstermeye çalıştı.
Bush, bu konuşmasıyla en zor zamanlarda cesur kararlar almasını bilen, ülkesinin çıkarları neyi gerektiriyorsa onu tereddütsüz yapan, güçlü bir lider imajını sergilemeye de özen gösterdi.
Afganistan’a ve Irak’a karşı giriştiği askeri müdahalelerden söz ederken, Bush bir kez daha politikasını savundu: Özgürlük, demokrasi sözcüklerini beş kez tekrarladı, Afganistan’dan “terörle mücadele eden genç demokrasi”, Irak’tan da “Ortadoğu’nun göbeğindeki Arap demokrasisi” diye bahsetti...
Bush bu vesileyle, bilinen görüşleri ve Evangelist inançları doğrultusunda ABD’nin çıkarları için, her vasıtayı meşru sayan tek yanlı (unilateralist) ve Makyavelist tutumunu sürdürdüğünü giderayak ortaya koymuş oldu...
İtibar dibe vurdu
Amerikalılar kuşkusuz Bush’un kendilerine nasıl bir miras bıraktığını daha çok tartışacaklar. 43. Başkan’ın Amerika’daki popülaritesinin son kamuoyu araştırmalarına göre yüzde 30’a düşmesi, büyük çoğunluğun onun önceki gece TV kameraları karşısında çıkardığı o parlak bilançoyla mutabık olmadığını gösteriyor. Hele çoğu Amerikalının canını yakan son ekonomik krizden sonra...
Bu durumun, Bush’un son yıllarda izlediği ultra-liberal ekonomik politikalar ve ayrıca Afganistan ve Irak serüvenleriyle yakından ilintili olduğunu gören pek çok Amerikalı var...
Dünyanın Bush dönemi için verdiği hüküm dış politikası ve özellikle Irak ve Afganistan sorunlarıyla ilgili. Bu hüküm, ABD’nin yeryüzündeki itibarını, güvenirliğini ve sempatisini dibe indirmiştir. Vietnam Savaşı sırasında dahi dünyada anti Amerikanizm bu kadar yaygın hale gelmemiş, dönemin Başkanı Richard Nixon bu kadar nefret edilen bir lider olmamıştı.
Bunun nedeni sadece ABD’nin bu ülkeleri felakete sürüklemesi, bölge dengelerini altüst etmesi değil, aynı zamanda Bush’un ABD’nin tek süper devlet olarak her şeyi yapma hakkına sahip olduğu ve bunun gücünü kullanarak yapabileceği düşüncesiyle hareket etmesidir. Bu doktrin ve bu hareket tarzı, 11 Eylül 2001’deki faciadan sonra “Hepimiz Amerikalıyız” diyen dünyayı, kısa zamanda ABD’den uzaklaştırmış, hatta birçok insanı ve ülkeyi “anti Amerikan” yapmıştır.
Değdi mi?
Bush Afganistan’a müdahale ederken, terörün kaynağına ineceğini, yani El Kaide’yi ortadan kaldıracağını söylemişti. Yedi yıl sonra El Kaide hâlâ ortalıkta, lideri Bin Ladin hâlâ mesajlar yayımlıyor. Afganistan’ın geniş bir kesimi de Taliban’ın elinde...
Bush Irak’a müdahale ederken, gerekçe olarak, Saddam’ın elinde kitle imha silahları bulunduğunu söylemişti. Bunun doğru olmadığı ortaya çıkınca, Bush işgal için özgürlük ve demokrasi argümanını kullanmaya başladı. Sonuçta bugün yıkılmış bir Irak var...
Her iki ülkede ABD’nin denetimi ve nüfuzu devam ediyor. Ama ne pahasına ve daha ne kadar zaman için?
George W. Bush’un bıraktığı bu miras (veya enkaz) herhalde kolay unutulmayacak...