1 Ocak’tan itibaren AB’nin yeni dönem başkanlığını Fransa’dan devralacak olan Çek Cumhuriyeti, şimdiden başkanlık sloganını “Engelsiz Bir Avrupa” olarak ilan etmiş bulunuyor.
Bunun ne anlama geldiği, Çek hükümetinin hazırladığı programda ve Çek Başbakanı Mirek Topolanek’in yaptığı konuşmalarda açıklanıyor.
Türkiye olarak, bu sloganın AB ile bütünleşme yolundaki engellerin kalkmasını ne ölçüde gerçekleştireceğini göreceğiz.
Ancak şu anda bilinen husus, Çek başkanlığının Türkiye ile üyelik müzakereleri sürecini ilerletmek ve bazı engelleri aşmak için, samimi bir çaba göstereceğidir.
Yeni bir fırsat
DÜN görüştüğüm Çek Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisi Eva Filipi Çek başkanlığının izleyeceği politikayı şöyle açıkladı:
“Çek hükümeti, öteden beri, AB’nin genişlemesi çerçevesinde Türkiye’nin üyeliğine tam destek veriyor. Türkiye yıllar boyunca Avrupa’yı korumuş, ona büyük katkılarda bulunmuştur. Şimdi Türkiye’nin Avrupa içinde yerini almasını sağlamak bir ahlaki yükümlülüktür... Biz 5 yıl önce üye olduk. Son genişleme bir başarı öyküsü olmuştur. Yeni üyelerin Türkiye’nin katılmasına hayır demesi mümkün değil... Bu yeni dönemde, 2 yeni faslın müzakereye açılmasını sağlayacağız ve bloke edilmiş olan fasılların da açılması olanaklarını araştıracağız... Gerek Başbakanımızın gerekse Cumhurbaşkanımızın Türkiye’yi desteklediklerini hatırlatmak isterim...”
Çek başkanlığın böyle bir politika izlemesi, uzun bir durgunluk -ve hatta soğukluk- döneminden sonra Türkiye-AB ilişkilerine yeniden canlılık kazandırabilir. Ancak şunu da belirtmeli ki, 2009 yılı -ve özellikle Türkiye’deki seçimler nedeniyle ilk yarısı oldukça zor bir dönem olarak görünüyor. Ama açıkçası, Çek başkanlığını da bir fırsat olarak değerlendirmek gerek...
İddialı projeler
ÇEK hükümetinin bu yeni dönem için planladığı ve hatta öncelik verdiği bazı işler de Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.
Büyükelçi Eva Filipi’nin sıraladığı projelerden biri, “Güney Enerji koridoru”... Orta Asya’daki enerji kaynaklarının Türkiye yoluyla Avrupa’ya naklini sağlayacak olan bu proje için Çekler (tabii Türkiye’nin de yer alacağı) bir zirve düzenlemeyi ve AB’den 5 milyar euro’luk bir bütçe aktarmayı planlıyor...
Çekler AB’ye yeni stratejik hedefler de kazandırmak niyetinde. Bu amaçla (Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Ukrayna, Moldova’nın katılacağı) bir “Doğu Ortaklığı”, ayrıca bir de “Balkan zirvesi” düzenlemeye hazırlanıyor. Çeklerin bir başka planı da tüm AB üyeleri ile ABD’nin yer alacağı bir “Transatlantik doruğu” organize etmek...
Bunlar, Brüksel’deki gözlemcilerin de belirttiği gibi, “iddialı” işler. Tabii fazlasıyla iddialı olan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin dönem başkanlığından sonra, daha da zor görünen işler...
Aşılabilir zorluklar
ZORLUK sadece zaman zaman Sarkozy’nin sahne arkasında rolünü sürdürmek ve müdahalelerde bulunmak istemesi olasılığı değil. Asıl sorun, Çek Cumhuriyeti’nin iç siyasetinden kaynaklanıyor. Başbakan Topolanek, pamuk ipliğine bağlı bir koalisyon hükümetinin başında. Ülkesinin parlamentosu henüz Lizbon Antlaşması’nı onaylamadı. Üstelik Cumhurbaşkanı Klaus, AB’ye ve özellikle Birliğin entegrasyonuna soğuk bakan bir lider...
Brüksel’de bu yüzden Çek başkanlığına kuşkuyla bakanlar var, ama Başbakan Topolanek, kendinden ve başarısından emin.
Çek Büyükelçisi Eva Filipi şöyle diyor: “Siyasette Çek Cumhuriyeti çocuk değil, yetişkin. Nasıl hareket edeceğini, ne yapacağını biliyor.”