ANKARA
Başkan Clinton, Ankara'da resmi ziyaretinin daha ilk saatlerinde, "hayırlı haber"i verdi: ABD, deprem felaketinden büyük zarar gören Türkiye'ye bir milyar dolarlık yardım yapacak. Daha doğrusu Clinton, bu mali desteğin - Exim Bank kredisi olarak - sağlanması için yoğun çaba harcayacak.
Kuşkusuz bunda önemli olan, ABD liderinin ilk konuşmasında, böyle bir söz vermiş olunmasıdır. Clinton'ın bu çabaları sonunda, söz konusu yardımın yakında gerçekleşeceği muhakkak.
ABD Başkanı'nın Ankara'ya böyle iyi bir haberle geleceği doğrusu pek beklenmiyordu. Bu bakımdan yardım açıklaması, Ankara'da hoş bir sürpriz ve ABD'nin olumlu bir jesti olarak karşılandı.Başbakan Ecevit'in geçen eylülde, hemen ilk büyük deprem faciasının ardından Washington'a yaptığı ziyarette, Amerikalıların yardım bağlamında ne söyleyecekleri merakla bekleniyordu. Gerçi Türk tarafı, o gezi sırasında açık bir talepte bulunmadı; ama gene de, açıkçası ABD yönetiminin, deprem sonrası yaraların sarılmasına katkıda bulunacağına dair bir söz vereceği ümit edilmişti.
İkinci deprem felaketinin hemen ardından Ankara'ya gelen Clinton, şimdi bu jesti yapmış bulunuyor.
Bu vesile ile, Türkiye'nin acılarını paylaşan ve bunların üstesinden gelinmesi için Türkiye ile birlikte çalışacağını vaat eden ifadeleri, gerçekten Türk ulusunun yüreğini ısıtıyor...* * *
CLİNTON'ın gerek kapalı kapıların ardında Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Ecevit ve diğer Türk yetkilileri ile yaptığı görüşmelerde, gerekse Meclis'teki konuşmasında ve basına açıklamalarında verdiği mesajlar, aslında geçen hafta Georgetown Üniversitesi'ndeki konferansında dile getirdiği önemli düşüncelere açıklık - ve yeni bir güç - kazandırmış bulunuyor.
Bu düşünceler ABD'nin Türkiye'ye "stratejik ortağı" olarak verdiği değere (ve tabii ki Washington'un global çakırlarına) dayanıyor. Türk tarihini iyi bilen, Türkiye'yi bugünü ve yarını ile iyi değerlendiren Clinton, 21. yüzyılda istikrarlı, güçlü, demokratik ve laik bir Türkiye görmek istiyor. Bunun bir "model" oluşmasında ABD açısından da büyük yarar görüyor.Clinton'ın, Türkiye'nin AB içinde yer almasından Bakü - Ceyhan boru hattının gerçekleşmesine kadar, Ankara'nın güttüğü hedeflerden yana ağırlığını ortaya koymasının nedeni de budur.
Dün ABD liderinin ağzından, Türkiye için büyük önem taşıyan bu hedefler doğrultusunda tam destek sözleri duyduk. Özellikle AB konusundaki ifadeler, Helsinki zirvesine yaklaşıldığı şu sırada, özel bir anlam - ve etki - ifade ediyor.
* * *
CLINTON'ın dün burada söyledikleri, Türkiye'nin beklentileri açısından, çok cesaret vericidir. Sanıyoruz Demirel ve Ecevit'in kendisine söyledikleri de ABD'nin beklentilerine önemli ölçüde karşılık veriyor.ABD'nin bu beklentilerinin başında, Türkiye'nin insan hakları ve ifade özgürlüğü alanında standartlarını Batı demokrasilerinin düzeyine yükseltmesidir.
Clinton bu konuda da dün burada açık mesajlar verdi. Ama aynı zamanda Türkiye'nin bu yolda ilerlemekte olduğunu da belirtti. Yani hem iltifat etti, hem de yol gösterdi...
Clinton'ın diğer önemli beklentisi ise Kıbrıs ile ilgili. ABD Başkanı, daha baştan, bu ziyaretin Kıbrıs konusunda bir ilerleme işaretini vermesini istiyordu. Bu da, en azından, görüşmelerin başlama tarihinin açıklanması ile mümkün olabilirdi.
Ama nerede ise, Kıbrıs görüşmelerinin "formatı" (yöntemi ve çerçevesi) konusunda çıkan ve Denktaş'a "New York'a gitmem" dedirten anlaşmazlık, Clinton'ın ziyaretini gölgeliyordu. Gerçekten son dakikada bu anlaşmazlık giderilemeseydi, Ankara'daki görüşmelerde, büyük sıkıntı yaşanabilirdi.
Şimdi hiç olmazsa, Clinton Kıbrıs görüşmelerine - dolaylı şekilde de olsa - yeşil ışığın yanmasından memnun. Türk tarafı da, bu konuşmaların kendi istediği "format" içinde başlayacak olmasından memnun...
Kısacası, Başkan Clinton, Ankara'da yaptığı jestler ve verdiği mesajlarla, Türk halkının kalbini kazandığı gibi, iki ülkeyi önümüzdeki yıllarda gerçek "ortaklar" olarak birbirine daha yakınlaştıracak yolu çizmiş oldu...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr