Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Soğuk Savaş döneminde Batı, askeri darbelere sahne olan ülkelere karşı katı bir tavır almaktan çekiniyor ve çoğu zaman demokrasinin askıya alınmasına göz yumuyordu. Çünkü o yıllarda Batı ile Doğu blokları arasındaki gerginlikte, değer taşıyan faktör, o ülkelerin stratejik konumu idi. Daha açık bir ifade ile Batı için önemli olan iktidardakilerin kendisine taraftar (ve anti - komünist) olması idi.
Günümüzde bu kriterler değişmiş bulunuyor. "Yeni dünya düzeni"nde, Batı'nın rejim konusundaki bakış açısı, eskisinden çok farklı. Şimdi öncelik - ve dış ilişkilerde belirleyici faktör - demokrasidir. Çoğulcu parlamenter sistemi rafa kaldıran askeri darbelere bu nedenle iyi gözle bakılmıyor, hatta karşı cephe alınıyor ve bazen daha da ileriye gidilerek yaptırımlar uygulanıyor.
Son zamanlarda dünyada eskisi kadar sık hükümet darbelerinin olmamasında uluslararası topluluğun bu yeni tavrının payı olduğu kuşkusuz. Askerler bir darbe düzenlemeden önce, bunun ülkenin siyasal ve ekonomik geleceğini nasıl etkileyeceğini artık çok iyi düşünmek zorundalar...
Kimbilir belki Pakistan'da da, eğer devrik Başbakan Navaz Şerif, birçok kurumlar gibi, orduyu da karşısına almasaydı ve hele Genelkurmay Başkanı General Pervez Müşerref'i azletmeye kalkışmasaydı, ülke böyle bir darbeye sahne olmayabilirdi. Çünkü bütün belirtiler, General Müşerref'in çok önceden bir darbe hazırlığı içinde olmadığını ve ancak Şerif'i devirdikten sonra neler yapacağını planlamaya başladığını gösteriyor.
* * *
YENİ dünya konjonktüründe, İslamabad'daki darbe, uluslararası camiayı bir ikilem karşısında bırakıyor: Bu olay nedeni ile Pakistan cezalandırılmalı mı, yoksa olup bitenler - en azından şimdilik - sineye çekilmeli mi?..
Darbeye Batı'nın ve genelde dünyanın gösterdiği tepki, olumsuzdur. Çoğu ülke ve uluslararası kuruluş, - olayın nedenlerine anlayış göstermekle beraber - darbeyi kınıyor. Avrupa'dan Asya'ya kadar birçok ülke ve kuruluş bu yüzden Pakistan'a ekonomik yardımlarını askıya alacağını bildiriyor. Ekonomisi zaten iflasın eşiğine gelen Pakistan şimdi IMF ve diğer dev finans kuruluşlarının boykot uyarısı ile karşı karşıya. Ülke kendi haline, yalnızlığa itilmek tehlikesinde...
Uluslararası topluluk (ve özellikle Batılı ülkeler) böyle bir politika izlemeyi, savundukları ilkelerin gereği sayıyorlar. Ve uygulayacakları baskılar sonunda, askeri rejimin çok sürmeyeceğine ve Pakistan'ın "demokrasiye döneceğine" inanıyorlar.
* * *
GERÇEKTEN böyle olacak mı? General Müşerref uluslararası destekten yoksun kalmamak için, bir an önce iktidarı sivillere devredecek mi, yoksa bu baskılara meydan okuyarak öncelikle ulusuna vaat ettiği reformları gerçekleştirmeye mi çalışacak?
Bu da, İslamabad'daki yeni askeri yönetimin ikilemi. Rejimin "güçlü adamı" General Müşerref, kansız darbeyi yürüttüğü gibi, bundan sonraki işleri de "kadife eldiven" ile yürütme eğiliminde görünüyor. Yakınları kendisinin siyasi ihtirası olmadığını, ülkenin siyasal ve ekonomik yaşamına çekidüzen verdikten sonra çekileceğini, bu arada yönetimi sivillerin de katılımı ile yürütmeye çalışacağını söylüyorlar. Ama bu ne kadar sürer? Belli değil... Ayrıca... şimdiki yönetim, ülkedeki bozuk düzeni ve özellikle ekonomiyi - uluslararası desteğin çekildiği bir dönemde - düzeltebilir mi? Orası da meçhul.
Bu olay, darbe yapan askerler kadar, darbeye karşı bir tavır almak zorunda kalan uluslararası topluluğun karşılaştığı açmazı ortaya koyuyor...




Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr