Sami KOHEN
KKTC Başkanı Rauf Denktaş'ın bugün Cenevre'de BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile yapacağı görüşmenin iki önemli yanı var: Birincisi, böyle bir buluşmanın - nihayet - gerçekleşmiş olmasıdır. Denktaş, BM Genel Sekreteri ile geçen ocak ayından beri görüşmek istiyordu. Annan ise açıkçası başta buna pek sıcak bakmıyor, KKTC ile temasını özel temsilcileri aracılığı ile yürütmeyi tercih ediyordu. Şimdi bu Cenevre randevusu, Denktaş'ın ısrarının işe yaradığını gösteriyor.
Buluşmanın ikinci önemli yanı, KKTC liderine Genel Sekreter'e iletmek istediği mesajları dünyaya duyurmak fırsatını vermesidir.
* * *
CENEVRE'ye gitmeden önce kendisinden aldığımız bilgilerden anladığımıza göre, Denktaş'ın vereceği başlıca mesajlar şunlar:
* BM ve Kıbrıs sorunu ile ilgilenen herkes bilmeli ki, çözüm arayışı artık eski kıstaslara ve parametlere göre sürdürülemez. "İki kesimli federal çözüm"e yönelik "toplumlararası görüşmeler" yöntemi artık geride kalmıştır. Adada iki ayrı devlet vardır: Dolayısı ile çözüm arayışı bu iki varlığın "egemenliği" esasına ve "devletlerarası görüşme" yöntemine dayanmak zorundadır.
Yani açıkçası Denktaş Annan'a "bizi artık federal çözüm ve toplumlararası görüşmeler üzerinde sıkıştırmayın. Bu yoldan sonuç alamazsınız" diyecek...
Annan'ın bunu kabul etmesi şansının çok zayıf olduğunu kabul etmek gerek. Genel Sekreter BM'nin mutlak "patron"u değil. Güvenlik Konseyi'nin karar ve talimatı çerçevesinde hareket eden "bir numaralı yönetici"dir. Denktaş da bunu biliyor ve "bakalım ne diyecek" şeklinde konuşmakla yetiniyor...
* * *
* DENKTAŞ'ın Genel Sekreter'e ileteceği diğer önemli mesaj AB'nin tutumu ile ilgili. Önümüzdeki salı günü, AB Güney Kıbrıs Yönetimi ile, üyelik müzakere sürecini başlatıyor. KKTC lideri, AB'nin sadece Rum hükümeti ile masaya oturmasının, çözüm şanslarını büsbütün azalttığını anlatacak ve BM'nin "çözüm olmadan AB - Kıbrıs müzakerelerinin başlamasını önlemesini" isteyecek.
Böyle bir yetkiye sahip olmadığını söyleyen Genel Sekreter bu tür bir girişimde bulunur mu? Doğrusu çok şüpheli... Denktaş AB'nin her şeye rağmen Rum yönetimi ile görüşmelerini sürdürmesi ve BM dahil dünyanın buna seyirci kalması halinde, adanın bölünmüşlüğünün kesinleşeceğini söylüyor. Ve Türk tarafının kendi başının çaresine bakacağını ve Türkiye ile bütünleşme yolunda yeni adımlar atacağını vurguluyor...
* * *
DENKTAŞ "bütünleşme"den neyi kastettiğini de şöyle açıklıyor:
- "Bütünleşme ilhak değil. KKTC ile Türkiye arasında çok daha sıkı bağlar kurulacak.
Bu, bir TC - KKTC Federasyonu'na kadar gidebilir. Neden olmasın ki? Adada Türk ve Rum kesimleri arasında federasyon olabilir deniyor da, KKTC ile anavatan arasında bu neden olmasın?.. Rum yönetimiyle AB arasındaki her adıma karşılık verilecek. Onlar görüşmeye oturacağı gün biz de Türkiye ile Ortaklık Konseyi'ni hayata geçireceğiz... Rum kesimi silahlanıyor. Yunanistan üs kuruyor. Yakında S - 300'ler gelecek.
Biz de Türkiye ile askeri bir anlaşma imzalayacağız. Rum yönetimi AB ile anlaşınca, garanti anlaşmasını da geçersiz sayacak. Biz bunun önünü almak zorundayız. Şimdiden askeri anlaşma imzalarsak, güvenliğimizi garantilemiş oluruz"...
Denktaş'ın "bütünleşme" ile ilgili planlarında, gümrükleri sıfırlamaktan (yani bir Gümrük Birliği'nden) Türkiye'deki Kıbrıslılara TC vatandaşlığının verilmesine kadar çeşitli fikirler var. Bu arada 23 Nisan'da KKTC'ye "balonlar"la su taşıma projesinin gerçekleşeceğini de müjdeliyor...
* * *
KISACASI Denktaş, Kofi Annan'a ve dünyaya mesaj verme egzersizini yürütürken, kafası daha çok, KKTC'nin varlığını nasıl sürdüreceğini planlamakla meşgul. Arzuladığı ideal çözümün de bir TC - KKTC Federasyonu olduğu kuşkusuz...
Son esprisi de şu "KKTC'nin devlet olarak tanınıp tanınmaması o kadar önemli değil. Bugün yeryüzünde tanınmayan 25 - 30 devlet var. Biz de Tanınmayan Devletler Klübü'ne girmiş oluruz. Ancak bunda da bir engel var: Türkiye Cumhuriyeti bizi tanıyor!.."
Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr