Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ABDULLAH Öcalan'ın yakalanmasından en büyük darbeyi yiyen, PKK'dan hemen sonra, Yunanistan oldu.
Hangi akla hizmetse, Simitis hükümetinin, Apo'nun Türkiye'ye iadesini önlemek için giriştiği "Kenya tertibi" tam bir fiyasko ile sonuçlandı. Atina şimdi bunun ağır faturasını en az üç alanda ödüyor.
1) PKK Atina tarafından "ihanete uğradığı" gerekçesi ile Yunanistan'ı hedef alıyor. Şimdiye kadar PKK'yı dolaylı veya direkt olarak destekleyen Yunanistan artık Kürt militanları tarafından düşman sayılıyor. Yunan elçilikleri PKK yanlılarının saldırılarına uğruyor. Geçmişte PKK'ya sempatilerini sergileyen "Pasok" mensubu politikacılar dahi şimdi bu saldırılara sert tepki gösteriyorlar...
2) Yunanistan'ın Apo'ya kurtarma operasyonu, Atina ile Ankara arasındaki ilişkilere de bir darbe indiriyor. Kenya'da olup bitenlerin detayları ortaya çıktıkça, Yunan diplomasisinin bu işteki "muzır" rolü daha iyi anlaşılıyor. Yunanlılara kalsaydı - yani Türkiye fevkalade başarılı operasyonunu gerçekleştirmeseydi - Apo bugün gene bir yerlerde serbestçe dolaşıyor olacaktı... Atina'nın bile bile izlediği bu dostluktan uzak politikası elbet Türkiye tarafından not edilmiştir. Yunanistan bir kez daha Türkiye'nin güvenini kaybetmiştir.
3) Atina'nın tavrı, "üçüncü ülkeler"in de tepkilerine yol açmıştır.
Kenya hükümeti kendi topraklarında çevrilen dolaplar nedeni ile Atina'yı haklı olarak suçluyor. Yunanistan Kara Afrika'da itibarını yitiriyor... ABD de Yunanistan'ın Apo'yu himaye etmesinden hiç hoşlanmamış olacak ki, olayı ilk ortaya çıkaran - ve Türkiye'nin başarılı operasyonuna "dolaylı" yardımda bulunan da - Washington oldu...
Kısacası Yunanistan Apo işini yüzüne gözüne bulaştırdı. Bunun bir faturası da, muhalefetin ağır suçlamalarına hedef olan Pasok hükümetine çıkıyor. Diğer bir deyişle Apo olayı Yunanistan'ın iç politikasında da sert fırtınalar estiriyor...
* * *
APO olayı, dış dünyada olağanüstü bir ilgi gördü.
Bunun bir nedeni, hiç kuşkusuz, Türkiye'nin giriştiği operasyonun, "medyatik", yani heyecan verici olmasıdır. Diğer bir neden de, PKK yanlılarının dünyanın çeşitli yerlerinde giriştikleri saldırılarla, dikkatleri çekmesidir. Nihayet diğer bir neden de, "Kürt sorunu"na gösterilen ilgidir.
Genelde yapılan değerlendirmeler, Türkiye'nin lehinde sayılabilir. Operasyonun başarısı, takdir görüyor. PKK yanlılarının eylemleri infial yaratıyor... Ve bu arada, şimdiye kadar PKK'ya veya Apo'ya sempati gösterenlerin düştüğü yanılgı da (Yunanistan'da, İtalya'da ve diğer Avrupa ülkelerinde) açıkça ortaya çıkıyor...
Bu aşamada Türkiye'nin, uluslararası platformdaki takdir ve itibar kazanımına gölge düşürecek davranışlardan sakınması gerekir. Ayrıca bu, Türkiye'nin - resmi veya özel, bütün kuruluşları ile - bu mesele üzerindeki görüşlerini dünyaya anlatması için, bir fırsat oluşturuyor.
Önceki akşam CNN'de izleyicilerin sorularının yanıtlandığı bir programda bir "Kürt temsilcinin" konuşmasından sonra, sunucunun "bir Türk yetkilisinin de bu programa katılmasını istedik, ama buna ret cevabı aldık" şeklindeki şikayet doğrusu bizi üzdü. Bu gibi hallerde meydanı karşı tarafa bırakmak son derece sakıncalıdır. Yurt dışındaki görevliler, aksine, bunu Türkiye'nin görüşlerini anlatmak ve iddiaları yanıtlamak için bir fırsat olarak değerlendirmelidir.
Neyse ki, iki deneyimli diplomatımız, Özdem Sanberk ile Volkan Vural, aynı kanalın diğer programlarına çıkıp, Türk görüşünü ifade ettiler.
Bu fırsatları iyi değerlendirdiğimiz nispette, Apo olayında dünya Türkiye'ye anlayış ve yakınlık gösterecektir...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr