Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün 88. yıldönümünü kutlamakta olduğumuz Cumhuriyet’in dış politika ilke ve kriterleri, yıllar boyunca Türkiye’nin dünyaya bakışına ve dış ilişkilerine yön vermiştir.
Tabii bu zaman zarfında uluslararası konjonktürde büyük değişiklikler olmuştur. Bu arada Türkiye de çok değişmiştir.
Türk diplomasisi, bu değişikliklere ayak uydururken, Cumhuriyet’in ta başında, Atatürk’ün önderliğinde belirlenen dış politika parametrelerine ve kıstaslarına bağlı kalmayı da bilmiştir.
Böylece dış politikanın yönü ve amaçları, çeşitli dönemlerde ve farklı hükümetlerin yönetiminde de, genel hatlarıyla korunmuştur.
Bu kriterler, günümüzde de aynı değeri taşıyor...
* * *
Bugün Türk dış politikasına yıllar boyunca yön veren temel bazı kriterleri hatırlamakta yarar vardır.
MİSAK-I MİLLİ: Yeni Türkiye Cumhuriyeti devleti Lozan antlaşmasının öngördüğü sınırlar içinde kurulduktan sonra, Atatürk’ün ortaya koyduğu en önemli ilkelerden biri, bu sınırların hassasiyetle korunması, ancak herhangi bir yayılmacı amaç güdülmemesi idi. Türk ulusu varlığını kendi toprakları içinde, modernleşerek ve gelişerek sürdürecekti.
Türk diplomasisi bu çizgiyi korudu. Türkiye’nin bazı dönemlerde sınır ötesi müdahalelerde bulunduğu doğrudur. Örneğin 1974 Kıbrıs harekâtı ve Kuzey Irak operasyonları gibi...
Ancak Türkiye Kıbrıs’ı ilhak etmek niyetiyle hareket etmediği gibi, günümüzde de bağımsız -ama birleşik- bir Kıbrıs devleti için çabalarını sürdürmektedir. K. Irak’a yayılan operasyonlar ise kesinlikle işgal niyetini taşımamaktadır...
BARIŞÇI YAKLAŞIM: Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” sloganı Türk dış politikasının temel ilkesi olarak kalmıştır. Bu prensip, Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’nın dışında kalması ve tarafsızlığını ilan etmesiyle de hayata geçirilmiştir.
Kıbrıs müdahalesi, bütün diplomatik olanaklar tükendikten sonra, garanti anlaşmasına dayanılarak gerçekleşmişti.
Türkiye Irak savaşına girmeyi reddetmiştir. Afganistan’a sevk edilen Uluslararası Barış Gücü’ne katılmış, ancak muharip kuvvet göndermemeyi tercih etmiştir...
DOSTLUK POLİTİKASI: Cumhuriyet’in daha ilk yıllarında benimsenen ilkelerden biri de, İstiklal Savaşı’ndaki düşmanlar dahil, yakın veya uzak, tüm ülkelerle dostluk ilişkilerinin kurulması olmuştur. Nitekim 1930’larda Türkiye bütün eski düşmanlarıyla barıştığı gibi, onlarla ittifaklar dahi kurmuştur.
Günümüzde Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun deyişiyle “komşularla sıfır sorun” politikası da, bu temele dayanmaktadır. Gerçi son zamanlarda bu politika bölgedeki sarsıntılar dolayısıyla tam uygulanamıyor; ama bu yön ve niyet canlı tutuluyor.
GERÇEKÇİ VE DENGELİ: Bu da Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren uygulanan bir kıstastır. Türk dış politikası ideolojik değil, pragmatik bir tutum almayı daima yeğlemiştir.
Günümüzde, “çok boyutlu” dış politika anlayışı da, dünyadaki yeni oluşumlara ve gerçeklere uymak ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Ne var ki bu tutum, zaman zaman Türkiye’nin “eksen değiştirdiği” şeklindeki algılara yol açmıştır.
BATILILAŞMA HEDEFİ: Bunu “çağdaşlaşma” olarak anlamak gerek. Bu Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren benimsenen bir tercih ve önceliktir.
Bu parametre, günümüz için de geçerlidir. Türkiye yarım yüzyıldan beri AB üyeliği için mücadelesini bu anlayışla sürdürmektedir.
“Çok boyutlu dış politika” çerçevesinde Batı dünyasıyla ilişkilerin hâlâ büyük önem taşımasının nedeni de budur.