Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hafta başında Ankara’da toplanan dış ülkelerdeki Türk büyükelçilerine hitap ederken şöyle diyordu:
“Aynı yılda, aynı zaman periyodu içinde, bu kadar önceliği olan ve bizim için o kadar önem arz eden olaylarla hiç karşılaşmadık. Birçok ülke birinci derecede bizim geleceğimizle ilgili”...
Gerçekten 2011, dış politika açısından Türkiye’nin en hareketli ve aktif yıllarından biri oldu. Yıl boyunca Türk diplomasisi ikili ilişkilerle meşgul olduğu kadar, bölgesel ve küresel meselelerde de faal bir rol oynadı.
Bu yılın Türk diplomasisi için bu kadar yoğun geçmesinin iki nedeni var: Birincisi, büyük dünya olaylarının hep Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada ve özellikle Ortadoğu’da cereyan etmesidir. Haliyle bu, Ankara’nın bölgesel gelişmelere öncelik vermesine yol açtı.
İkinci neden ise, bugünkü iktidarın aktif bir dış politika izlemek, bölgesel ve küresel bir güç olmak hırsıdır. Gerçekten Ankara bölgedeki ve dünyadaki her önemli olayda, daha bağımsız bir şekilde, sesini duyurmuş ve etkinliğini hissettirmiş.
* * *
Bu yıl, Türk diplomasisinin uluslararası platformda kendisini gösterdiği, yabancıların Türkiye’yi önemsediği ve değer verdiği bir yıl oldu.
Özellikle Arap coğrafyasındaki halk hareketleri ve rejim değişiklikleri, Türkiye’ye daha aktif olmak ve etkinliğini arttırmak fırsatını verdi. Arap ülkelerinin sokaklarında Türk bayraklarının ve Erdoğan’ın portrelerinin sıkça görülmesi, Türkiye’nin kazandığı popülaritenin canlı örneği...
Ne var ki, 2011 yılı Türk dış politikasını zora soktuğu olaylara da konu oldu. “Komşularla sıfır sorun amacı ve beklentisi ciddi sarsıntılar geçirdi. Suriye, Irak ve İran ile gerginlikler yaşandı, İsrail ile kriz tırmandı, Kıbrıs Rum yönetimiyle Doğu Akdeniz’deki petrol-gaz arama faaliyetlerinin ardından yeni uyuşmazlıklar çıktı... Öte yandan AB ile müzakereler kilitli kaldı, son olarak da Ermeni soykırım tasarısı yüzünden Fransa ile ilişkiler bozuldu...
Kısacası 2011’de Türk dış politikasında büyük hareketlilik yaşandı, önemli başarılar elde edildi, Türkiye uluslararası alanda yükselen bir güç olarak kendisini gösterdi... Ama öte yandan bu yıl içinde dış ilişkilerde yeni sıkıntılar ve zorluklar da ortaya çıktı.
Çözüm bekleyen bu sorunlar şimdi 2012’ye miras kalıyor...

Haberin Devamı

Dünyada yılın adamı: “Sokaktaki adam“
Genelde Yılın Adamı, o yıl içinde olaylara damgasını vuran, gelişmeleri yönlendiren ve bütün dünyanın dikkatlerini çeken insanların aralarından seçilir. Çoğu zaman bu, bir lider veya siyasetçidir. Ama bir bilim adamı, bir düşünür, hatta bir sanatçı da olabilir.
Biz bu kez Yılın Adamı olarak belirli bir şahsı değil, halk hareketlerinde bir sembol haline gelen “Sokaktaki Adam”ı seçiyoruz.
2011, Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya uzanan coğrafyada, daha önce kimsenin tahmin etmediği çapta rejim karşıtı sokak hareketlerinin cereyan ettiği bir yıl oldu. Bu olayın “domino” etkisi sadece Arap ülkelerinde değil, New York’tan Moskova’ya kadar çeşitli yerlerde de kendini gösterdi.
* * *
“Sokaktaki Adam” kadın da erkek de olabilir. İşçi veya işsiz, öğrenci veya öğretmen, kentli veya köylü, yoksul veya zengin...
Farklı dinlere, etnik gruplara, ideolojik ve siyasal inançlara da sahip olabilir...
“Sokaktaki Adam” ismi cismi belli bir lider değil. Sadece sokaklara dökülen kalabalığın içinde yer alan bir birey...
Ama “Sokaktaki Adam” geniş halk kitlelerinin talep ve beklentilerini seslendirme, rejimleri devirme ve düzeni değiştirme gücüne de sahip...
2011’de “Sokaktaki Adam”, bu özelliklerini kanıtladığı için “Yılın Adamı” sıfatını fazlasıyla hak etti...