Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ANKARA


APO olayı giderek Türk dış politikasında "belirleyici bir faktör" oluyor. Bundan sonra Ankara'nın, yakın komşuları ve dostları başta olmak üzere, uluslararası camia ile ilişkilerine bu faktör yön verecek.
Bu yeni tutumda uygulanacak kıstaslar nedir?
Dün Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Korkmaz Haktanır ve ekibi ile söyleşimizde bu soruyu enine boyuna görüştük.
Dışişleri kadrosu, Öcalan olayının bundan böyle Türk dış politikasının "prizmasının odak noktası" olacağı konusunda hemfikir. Daha açık bir ifade ile, artık ülkelerin "Apo olayı" vesilesi ile, PKK'ya, terörizme ve Kürt sorununa karşı tavırları, Ankara'nın politikasını - yani pratikte dostlukları veya düşmanlıkları - belirleyecek...
* * *
BU politikada uygulanacak kriterler şöyle açıklandı bize:
1- PKK terörizminin kınanması... PKK militanlarına hiçbir şekilde destek verilmemesi, faaliyetlerine göz yumulmaması...
2- Kürt sorunu konusunda Türkiye'nin kabul etmediği düşüncelerin, "koşul" haline getirilmemesi (AB'nin yaptığı gibi)...
3- Öcalan'ın yargılanması sürecinde "müdahaleler"de bulunulmaması...
Türk diplomasisi, yabancı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar ile ilişkilerine işte bu parametrelere göre yön verecek.
Bunun uygulaması başladı bile. İlk hedef Yunanistan... Dışişleri kurmayları, Cumhurbaşkanı Demirel'in "sert çıkış"ından sonra "dolaylı" (Avrupa ve ABD aracılığı ile) veya "direkt" olarak (Yunanistan'a karşı) alınabilecek bir dizi tedbir üzerinde harıl harıl çalışıyor. Bunlar, geçen hafta bizim bu sütunda bildirdiğimiz belli başlı "adımlar"ı içeriyor...
* * *
PEKİ, bunlar neye göre ve ne zaman uygulamaya konacak? Cevap: Atina'nın önümüzdeki günlerde PKK'ya destek vermekten vazgeçtiğini, şimdiye kadar izlediği politikayı değiştirdiğini resmen ve fiilen ortaya koyması halinde, kuşkusuz bu tür önlemleri hayata geçirmeye gerek kalmayacak. Ama böyle bir işaret görülmezse ve Atina aynı yolda devam ederse, "gereği peyderpey yapılacak"... Zaman limiti vermek şu anda olanaksız. Şu günlerde bir PASOK milletvekilinin partiden atılması veya Yunan sözcüsünün daha farklı bir üslup kullanması, ciddi bir politika değişikliği değil, "kozmetik" ufak jestler sayılıyor.
Dışişleri yetkilileri, Yunanlıların artık işin ciddiyetini (açıkçası ancak çalışma tehlikesini) anlamaları gerektiğini, ancak hala başka havada olduklarını söylüyorlar. Belki de bunun bir nedeni, Ankara ile Atina arasında direkt bir diyaloğun bulunmaması... Ne yazık ki Yunanistan, Türkiye'nin diyalog önerilerine öteden beri karşı çıkmıştır. Bu bağlamda Atina ile durum, Suriye ile yıllar boyu süren durumdan daha beter sayılıyor...
* * *
YA Avrupa ile ilişkiler? Aynı kıstaslar onlara da mı uygulanacak? Bu durumda Türkiye'nin Avrupa ülkeleri ile de ilişkileri sıkıntılı bir döneme girmez mi?
Dışişleri yetkilileri bu konuda da "kararlılık" ifade ediyorlar. AB, Avrupa Konseyi başta olmak üzere Avrupa Parlamentosu gibi kuruluşlar Avrupalılardan beklenen, PKK'ya karşı çıkmaları, militanları desteklememeleri, terörizmi kınamalarıdır. (Örneğin MED - TV ve Özgür Politika gibi yayınlara izin vermemeleri de buna dahil).
Müsteşar Haktanır'ın deyişi ile, Avrupa'dan bu konuda hesap sormak Türkiye'nin hakkı. "Apo'nun duruşması sırasında Türkiye değil, teröre yataklık edenler yargılanacak... Çuval yırtılmıştır; artık her şey ortaya çıkacak"...
Evet, Öcalan olayının Türk dış politikasına nasıl yansıyacağının ilk somut belirtileri bunlar...




Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr