Ekmek, su ve demokrasi... Sami KOHEN SANTIAGO
Bugün sizleri çok uzaklara, Latin Amerika'ya götüreceğim.
Bu bölge, Türkiye'den binlerce kilometre uzakta yer aldığı halde, siyasal, ekonomik ve sosyal koşulları açısından, bizim için oldukça ilginç - ve bazı konularda benzer - özellikler taşıyor.
Bu bakımdan Güney Amerika ülkelerinde olup bitenleri izlemekte yarar var.
Daha önceki yıllarda, çeşitli vesilelerle bu bölgedeki gelişmeleri izlemek ve izlenimlerimi aktarmak fırsatını bulmuştum. Bu kez de yaptığım gezinin sonunda, edindiğim bilgi ve izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım.
Bu arada, son günlerde Peru'da meydana gelen yeni durum, Latin Amerika'daki ilginç bir değişimi ön plana çıkarmış bulunuyor.
* * *
GEÇMİŞTE Latin Amerika
"golpe"ler yani darbeler ve askeri rejimler diyarı olarak ün salmıştı. Son yıllarda bölgenin birçok ülkesi sivilleşme ve demokratikleşme sürecine girdi. Buna paralel olarak bu ülkelerin çoğu ekonomik liberalleşmeye ve küreselleşmeye yöneldi. Ancak bu yeni trendler, beraberinde birtakım sarsıntılar ve sancılarr da getirdi.
Peru'da son günlerde olanlar, bu ülkede ve bölgede artık önemli değişikliklerin (ve özellikle iktidar değişikliğinin) "golpe"lerle - ve askerler tarafından - yapılmadığını ortaya koydu. Alberto Fujimori yönetimini ordu değil, Kongre alaşağı etti. Seçilmiş milletvekilleri, bu yasal "darbe"yi, Fujimori'nin ve etrafındakilerinin giriştiği yolsuzluklar ve diğer "pis işler" nedeni ile gerçekleştirdi. Kongre'nin bu eylemi, istihbarat dairesinin başında bulunduğu Vlademiro Montesinos'un oluşturduğu "derin devlet"e son vermeyi de amaçladı. Nitekim Fujimori'nin yerine geçen "Halk Hareketi" partisinin liderlerinden Valentino Paniagua'nın kurduğu yeni hükümetin ilk icraatı, "devrin devlet"i silecek bir dizi karar almak oldu. Türkiye'de hepimizin - başta BM'nin Kıbrıs özel temsilcisi ve daha sonra BM Genel Sekreteri olarak - hatırladığı Perez de Cuellar'ın başında bulunduğu yeni hükümet, milyonlarca dolarlık yolsuzluklara bulaşan (ve terörle savaşırken mafya ile işbirliği yapmaktan çekinmeyen) 12 generalin görevine son verdi ve hatta Genelkurmay Başkanı'nı da değiştirdi.
* * *
PERU gibi bir Latin Amerika ülkesinde, sivil yönetimin, askerin de içinde bulunduğu oligarşik bir düzene son vermek, demokrasiyi güçlendirmek ve daha temiz bir toplum kurmak için böyle bir "çıkış" yapması - ve bunda başarılı olması - gerçekten çok önemli bir gelişme.
Yeni Başkan Paniagua'nın deyişi ile bu olay Peru'da "yeni bir dönemin başlangıcı"nı müjdeliyor. Bu geçici yönetim, gelecek temmuz ayına kadar Peru'nun bozuk siyasal ve ekonomik düzenini düzeltmeye ve dürüst seçim ortamını yaratmaya çalışacak.
Tabii bu çok zor bir iş. Fujimori rejiminin pisliklerini temizlerken bir "devri sabık" yaratmamak, demokratik süreci hızlandırırken generalleri anayasal çizgide tutmak ve bütün bunlar yapılırken de halkın yaşam sıkıntılarını hafifletmek lazım.
Latin Amerika'nın diğer bölgelerinde olduğu gibi Peru'da da şimdi "demokrasi" ile birlikte bir de "ekmek" mücadelesi veriliyor. Açıkçası bunlardan sadece biri halka yetmiyor. İkisinin birden gelişmesi gerekiyor.
Ne ilginçtir ki, yeni Başkan'ın adı Paniagua, İspanyolca'da
"ekmek ve su" demektir. Su'yu demokrasi anlamında kullanabilirsiniz...