Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ULUSLARARASI ilişkilerde “vesile” yaratmanın büyük yararı var. Geçen eylülde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erivan’daki bir “futbol maçı vesilesiyle”, ilk kez Ermenistan’ı ziyaret etmiş ve meslektaşı Serj Sarkisyan ile görüşmüştü.
Önceki gün Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvard Nalbantyan, dönem başkanı seçildiği Karadeniz Ekonomik İşbirliği örgütü “KEİ’nin İstinye’deki merkezini ziyaret vesilesiyle” İstanbul’a geldi ve meslektaşı Ali Babacan ile de uzun bir görüşme yaptı...
Öyle anlaşılıyor ki, Türk ve Ermeni liderlerinin bir araya gelmesi ve ilişkilerin normalleşmesi için, yeni birçok “vesileler” olacak. Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın rövanş maçı için önümüzdeki yıl İstanbul’a gelmesi de bu vesilelerden biri daha...
Bu temaslar sayesinde artık iki ülke arasında aktif bir diyalog süreci başlamış bulunuyor.
Önümüzdeki haftalarda -gene çeşitli vesilelerle- iki ülkenin Dışişleri bakanları ve diplomatları buluşacak ve bu arada ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde ilk somut adımlar atılacak.

Tavırlar değişti
Öncelikli adımların ne olacağını Nalbantyan KEİ merkezindeki basın toplantısında şöyle açıkladı: Diplomatik ilişkilerin kurulması, sınırların açılması... Bakana göre, bunun gerçekleşmesi için herhangi bir önkoşul yok... Onun kanısınca herhangi bir engel de yok. Dolayısıyla bunlar “çok yakında” olacak. Zaman belirtmiyor, ama anlaşılan “normalleşme”nin bu bölümü, önümüzdeki yılın ilk aylarında gerçekleşecek.
Dışişleri Bakanı Babacan da bu konuda iyimser. Onun deyişiyle ilişkilerin tam normalleşmesi için, iki tarafta da güçlü bir siyasi irade var.
Son zamanlarda ortaya çıkan iç ve dış dinamikler iki ülkede de önemli bir yaklaşım değişikliğine yol açmış bulunuyor. İki taraf da eski buzları eritmekte ve aralarındaki “donmuş” anlaşmazlıkları diyalog ve temaslarla halletmekte yarar görüyor.
Türkiye şimdiye kadar, diplomatik ilişkilerin kurulması ve diğer normalleşme adımlarının atılması için, Ermenistan’ın öncelikle Azerbaycan ile Dağlık Karabağ meselesini çözmesini istiyordu. Ayrıca Ermenistan’ın -ve Ermeni diyasporasının- soykırım iddialarından vazgeçmesi gerektiğini öne sürüyordu.
Dağlık Karabağ meselesinde son zamanlarda bazı ilerlemeler oldu. Rusya’nın aktif katılımı ile üçlü (Azeri-Ermeni-Rus) bir deklarasyon yayımlandı. Bununla çözüm arayışında yeni bir yol açılmış oldu. Bu süreç önümüzdeki ay yapılacak bir dizi görüşme ile hızlanacak. Bu süreçte Türkiye de -Azerilerin desteği ile- aktif olacak.
Dolayısıyla Ankara Erivan ile ilişkilerini, Dağlık Karabağ sorununun çözümü sürecinin başlamasına paralel olarak normalleştirecek.

Konuşmadan olmuyor
Benzer bir durum soykırım konusu için de geçerli. Türkiye’nin soykırım iddialarının tarihçiler tarafından incelenmesi ve bu amaçla bir ortak tarih komisyonunun oluşturulması yönündeki öneri artık Erivan’da kabul görüyor ve dolayısıyla bu alandaki çalışmaların normalleşme sürecine paralel gelişmesi öngörülüyor...
Bu sürecin ilerleyebilmesi için, son zamanlarda gösterilen cesaret ve kararlılığın devam etmesi gerekir. Şunu unutmamalı ki yıllardan beri süren ve “donmuş” hale gelen sorunları çözümlemenin tek yolu, karşılıklı oturup görüşmektir.
On yedi yıldır ilişkiler kopuktu, direkt temas yoktu. Bu zaman zarfında meseleler halledilebildi mi? İlişkilerin ve diyaloğun olmamasının pratikte bir yararı oldu mu?
Bu soruları gündeme getirmek ve uygun stratejik ayarlamaları yapmak çoktan gerekliydi: Şimdi ortaya çıkan “vesileler”den yararlanmanın zamanı...