Bir süreden beri Washington’da ve diğer merkezlerde söylenen şey şu: Başkan Bush aklına koydu; ABD Irak’ı muhakkak vuracak. Er veya geç...
Zaman olarak da genelde öne sürülen tahmin, bunun önümüzdeki ocak veya şubatta gerçekleşebileceği idi.
Son işaretler bunun o kadar "geç" olmayabileceğini, bu tarihin "erken"e alınmasının daha olası görüldüğünü gösteriyor. Örneğin, kasım (ABD’de 5 Kasım’da yapılacak Kongre seçimlerinden hemen sonra) veya aralık başı gibi...
Bu tahmini yürütenler, ABD’nin şu sırada "iki kulvar" üzerindeki yoğun çabalarına dikkatleri çekiyorlar. Bush yönetimi bir yandan BM’den ve ABD Kongresi’nden tercihen "kolektif", ama bu olmadığı takdirde "tek yanlı" bir askeri operasyona yeşil ışık almaya çalışıyor; öte yandan da böyle bir müdahale için gerekli hazırlıklara hız veriyor.
Askeri hazırlıklar sessizce yürütülüyor, ama anlaşılan Körfez bölgesinde (Kuveyt’te, Katar’da, Bahreyn’de) hummalı bir faaliyet başlamış bulunuyor. Bölgedeki ve hatta Avrupa’daki bazı üslerde dahi benzer bir faaliyetten söz ediliyor...
* * *
İNGİLTERE Başbakanı Tony Blair’in önceki gün Irak’taki Kitle İmha Silahları (KİS) ile ilgili 50 sayfalık dosyayı açıklamasının ardından Bağdat’ın "silah deneticileri kayıtsız şartsız gelsinler, istedikleri yeri kontrol etsinler" şeklindeki çağrısı, başta "er geç" denilen, ama şimdi "daha erken"e alındığı söylenen Amerikan askeri müdahalesini önleyecek mi?
Washington’da geç kalmadan "önleyici vuruş"un şart olduğunu savunanlar ile, ABD’nin böyle bir askeri serüvene girmesine karşı çıkanlar arasındaki tartışmalar son günlerde daha da kızıştı. Önleyici savaş doktrinine ve Irak’a acil müdahaleye karşı çıkanların arasına eski Demokrat Başkan adayı Al Gore’dan, eski Genelkurmay başkanına kadar sivil ya da asker önemli isimler de katılmış bulunuyor.
Ama bütün bunlara rağmen, tüm belirtiler, Başkan Bush’un - etrafındaki "şahinler"in dümen suyundan giderek - Irak’ı vuracağı izlenimini veriyor. Bağdat, silah deneticilerini kabul etse bile, bu onun kararlılığını değiştirmiyor. Unutmamalı ki, Bush BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında Saddam’ın yerine getirmesini istediği bir dizi şart koşmuştu. Bunlardan biri de, Irak’ta Saddam rejiminin değişmesi idi. Washington bunda ısrarlı. Ama Saddam pılını pırtısını toplayıp (ailesi ve yanındaki kadrosu ile birlikte) çekip gider mi? Gitmez. O zaman da Bush’un mantığına göre, ABD’nin Irak’ı vurmaktan başka çaresi kalmaz. Bu da ne kadar "erken" olursa, o kadar iyi...
* * *
DÜNYA, bu arada ABD’nin en yakın müttefikleri dahi böyle düşünmüyor. İngiltere dışında...
Blair’in sunduğu dosya, tehlikenin ciddiyetini ortaya koyuyor. Tabii kanıt olarak bu belgede yeni fazla bir şey yok. Ama "Times" gazetesinin alaylı bir ifade ile dediği gibi bu dosyada Saddam’ın "biz böyle silahlara sahibiz" diyen imzalı bir itirafnamesi olacak değildi ya!..
Ne var ki çoğu eski deneticiler ve askeri uzmanlar, Saddam’ın şu veya bu şekilde bir "KİS potansiyeline" sahip olduğu kanısındalar. Mesele bunun dünya - ve özellikle Batı - için gerçekten ciddi bir tehdit oluşturup oluşturmadığıdır. Bazı uzmanlar, Irak’ın geliştirdiği kimyasal ve biyolojik silahların, uluslararası teröristlerin eline geçebileceğinden ve bunun 11 Eylül benzeri çok büyük felaketlere yol açabileceğinden söz ediyorlar.
Bunu önlemenin yolu ne? Eğer Saddam iddia edildiği gibi bir "çılgın" ise, Irak’ın saldırıya uğraması halinde bu silahları kullanma çılgınlığını da göstermez mi? Bu o zaman çok daha vahim sonuçlar yaratmaz mı? Bu konuyu işlemeye devam edeceğiz.