Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’ta, Gazze panelindeki çıkışı ve bunun tepkileri Türkiye’de hâlâ gündemin ilk sırasında yer alıyor.
Bu arada Başbakan’ın ve yanındaki heyetin Davos’taki diğer faaliyetleri pek ilgi görmedi.
Oysa örneğin Ermenistan ile gerçekleşen görüşmeler çok önemliydi. Önce Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Ermeni meslektaşı Edvard Nalbantyan ile bir araya geldi. Bu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün geçen eylülde Erivan’a yaptığı ziyaretle başlayan yeni açılım sürecinde gerçekleşen beşinci buluşmaydı.
Bunun ardından Başbakan Erdoğan, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ile ilk kez yüz yüze bir görüşme yaptı. Gerçi Gazze panelinden sonraki gerginlik içinde cereyan eden bu görüşme kısa sürdü, ama yapılan açıklamalarda toplantıdan “olumlu ve umut verici işaretler” alındığı belirtildi.
Davos’taki bu temaslarda iki taraf da ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda ortak bir arzu ve siyasi kararlılık sergiledi ki, bu, fazla gerilere gitmeye gerek yok, henüz altı ay önce dahi bir hayaldi.
Bu temasların çeşitli vesilelerle ve çeşitli seviyelerde önümüzdeki haftalarda ve aylarda devam edecek olması, “işlerin yolunda gitmekte olduğu”nun işareti sayılıyor.

“Anlaşma yakın”(mı)?
BU çalışmalar sonunda yakında “ilişkilerin normalleşmesi” bağlamında bazı somut adımlar beklenebilir. Örneğin, 1993’ten beri kapalı olan sınırların açılmasına karar verilmesi, bir sürpriz olmayacaktır. Bunu ilerde karşılıklı olarak diplomatik temsilciliklerin açılması izleyebilir.
Görüşmelerin gizliliği nedeniyle, bu konularda nasıl bir pazarlığın yapılmakta olduğunu ve “normalleşme” ile mevcut anlaşmazlıklar arasında (örneğin Dağlık Karabağ sorunu, sınırların tanınması, soykırım iddiaları gibi) doğrudan veya dolaylı nasıl bir ilinti kurulduğunu bilemiyoruz. Ama Davos’taki görüşmelerden sonra “Normalleşmeye daha yakınlaştık” şeklinde yapılan beyanlar, bu konularda bir şekilde ortak bir anlayışın gerçekleşmekte olduğu izlenimini güçlendiriyor.
Son yıllarda Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin kesik olması, özellikle Erivan’ı zarara sokmuştur. Ermenistan izole olmuş, ciddi ekonomik ve sosyal sıkıntılarla karşılaşmıştır.
Türkiye daha güçlü ve rahat pozisyonda olmakla beraber, Erivan üzerinde, iletişim kopukluğu nedeniyle etkisini kullanamamıştır.
Bu bağlamda, Dağlık Karabağ sorununda Azerbaycan’a gereği gibi yardımcı olamamıştır. Diyalog eksikliği ikili uyuşmazlıkların çözümü şanslarını zayıflatmıştır.

Kongre buna ne der?
“ERMENİSTAN açılımı” Ankara’nın bir süreden beri uygulamaya çalıştığı “komşularla sıfır sorun” ve “bölgesel aktör olarak aktif politika” anlayışı çerçevesine iyi oturuyor.
Kuşkusuz bu açılımın ilk somut sonuçlarını vermesi ve iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, Türkiye’nin uluslararası arenada konumunu güçlendirecektir. ABD’de ve AB’de bu havayı açıkça sezmek mümkün.
Daha açık bir deyişle, ABD’de gerek yeni yönetimi, gerekse yeni Kongre’yi” “Ermeni soykırımı”nı tanıma yönünde bir girişimde bulunmaktan alıkoyacak en etkin faktör, Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleştirilmesi olacaktır.
Böyle bir gelişmeye karşın, ABD yöneticilerinin ve politikacılarının Türkiye aleyhinde bir tavır alması, sadece Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin düzelmesini engellemekle kalmayacak, aynı zamanda Türk-Amerikan bağlarını da ciddi şekilde sarsacaktır.