Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar el Esad’ın etrafındaki kıskaç giderek daralıyor. Gerçi Şam diktatörü şimdiye kadar halk ayaklanmasını şiddetle, amansızca bastırmak yolunu seçti, Türkiye dahil yakın dostlarının tavsiye ve çağrılarını hiçe saydı. Ama sonuç meydanda. Görünüşe göre, Esad rejimi “sonun başlangıcı” aşamasına giriyor..
Bundan sonra Esad’ın hâkimiyetini pekiştirmek için baskıcı davranışlarını veya taktik manevralarını sürdürmesi, ona biraz daha zaman kazandırmaktan başka bir işe yaramayacak. Ama bu saatten sonra Suriye halkının ve dünyanın Esad’ın sözüne güvenmesi ihtimali yok gibi...

Darbe üstüne darbe
Şam diktatörü son günlerde içerden ve dışardan darbe üstüne darbe yemiştir.
Arap Birliği’nin Suriye’nin üyeliğini askıya almak ve gerekirse siyasi ve ekonomik yaptırımları hayata geçirmek kararı, yediği en ağır darbedir. Bu karar Esad’ı ilk kez Arap dünyası içinde de tam bir yalnızlığa sevk etmiş bulunuyor.
Arap Birliği’nin sergilediği tavır, Şam üzerindeki baskıların ve olası yaptırımların yolunu açıyor ve Esad’ı daha da köşeye sürüyor.
Bu arada Suriye içinde ve dışında, rejim karşıtı Suriyeliler de ağırlıklarını hissettirmeye başladılar. Suriye’de artık halk hareketi, sınırlı çapta da olsa, silahlı bir mücadeleye dönüşüyor. Yani artık sokaklara dökülenlerin bir kısmının elinde silah var. Bu da orduyu zora sokuyor. Nitekim bazı askerlerin halka ateş açmak istemediği, bazı subayların da firar ettiği (ve Türkiye’ye sığındığı) biliniyor.
Muhalifler siyasi alanda da örgütleniyorlar. Bunların bir kısmı Türkiye’de toplanıyorlar. Nitekim önceki akşam Suriye Ulusal Konseyi adını taşıyan grubun yöneticileri, Ankara’da Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile uzun bir görüşme yaptılar.
Bu arada Esad’ın yakın çevresindekilerin de olup bitenlerden rahatsızlık duymaya başladığı, bazısının tepki gösterdiği anlaşılıyor. Beşar Esad’ın yurtdışında yaşayan amcası, eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Rıfar Esad’ın “Le Figaro”ya verdiği demeçte, yeğenine çekilme vaktinin geldiğini hatırlatması anlamlıdır.

Hata üstüne hata...
Esad’ın etrafındaki kıskacın giderek daralmasında rol oynayan başlıca aktörlerden biri de Türkiye’dir.
Ankara krizin başında devreye girerek Esad’a dostça tavsiyelerle doğru yolu göstermeye çalıştı; ama Esad verdiği sözü yerine getirmediği gibi, halktan yana bir tavır takınan Türkiye’ye düşmanca bakmaya başladı. Türk Hükümeti’nin Suriyeli muhaliflere yakınlık göstermesi ise Şam yönetimini çileden çıkardı.
Bu öfkenin önceki gün diğer bazı ülkelerin misyonları gibi Türk büyükelçiliği ve konsoloslukları hedef alması, işi çığırından çıkardı. Bu hatalı davranışla Esad rejimi, Türkiye’nin büsbütün gözünden düştü.
Ankara bu aşamada diplomatik personeli ve ailelerini geri çekmek, Suriye’ye seyahatleri kısmak gibi tedbirlerle karşılık vermiş bulunuyor. Ancak -olaylara bağlı olarak- daha sert ekonomik ve siyasi yaptırımlar da gelebilir. Türkiye bunları Arap Birliği üyeleri ve Batılı ülkelerle birlikte hayata geçirebilir.
Suriyeli muhalifler Türkiye’den daha çok bekliyorlar: Bir tampon bölge oluşturulması gibi...
Bir Türk yetkilisinin deyişiyle, “bundan sonra her şey Esad rejiminin alacağı tavra bağlı.” Yani Esad hâlâ eski tavrını sürdürür, kan dökmeye devam eder ve ülke mezhepsel veya etnik bir iç savaşa sürüklenirse, “Türkiye elbet buna seyirci kalmayacak”...
Esad’ın hangi yolu tercih edeceği, daha önce Arap Birliği’nin verdiği sürenin dolacağı önümüzdeki birkaç gün içinde belli olacaktır.