Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bayram münasebeti ile verilen kısa aradan sonra, Kıbrıs'ta "yüz yüze görüşmeler"in ikinci turu bugün başlıyor.
4 Aralık'ta Denktaş - Klerides buluşmasında, "start" işareti verilen müzakere sürecinin bu ilk aşamasında, iki taraf da temel pozisyonlarını ortaya koydu, sorunun özüne ilişkin birtakım "kağıtlar" sundu ve karşılıklı bir zemin yoklaması egzersizine girişti.
Şimdiki yeni aşamada artık esas pazarlık başlıyor. Bu turdan beklenen şey, tarafların kendi formülleri arasında bir orta yol araması ve bir uzlaşma zemini oluşturmasıdır.
* * *
BU mümkün olacak mı?
İlk tur hakkında iki tarafın da izlenimi parlak değil.
Masaya getirilen görüşler ve öneriler, taraflar arasındaki pozisyonların birbirinden ne kadar farklı - hatta birbirine ne kadar zıt - olduğunu açıkça ortaya koydu.
"Gizli" olması gereken müzakerelerin başlıca unsurları (özellikle Rum basınına sızdırılması sonucunda) artık aşağı yukarı biliniyor.
Temelde Türk tarafı, adada iki ayrı varlığa ("devlete"e) dayalı bir "ortaklık" ve gevşek bir merkezi yönetim istiyor. Yani Türk tezi, yeni bir yapılanmayı öngörüyor. Rum tarafı ise mevcut anayasal sistemde federal esaslara dayalı bazı değişiklikler yapılması, ancak devletin üniter yapısının devam etmesi üzerinde ısrar ediyor.
Bunun dışında da tabii önemli uyuşmazlıklar var: Rumlar Türk kesimine toprakların yüzde 24'ünün bırakılmasını, ancak Maraş ve Güzelyurt'un Rumlara verilmesini, Karpaz, Akıncılar gibi bölgelerin özel bir statüye tabi tutulmasını ve buralara da 100 bin eski Rum mültecisinin yerleştirilmesini öneriyor. Türk tarafı ise toprakların yüzde 30'unun kendi kesiminde kalmasını, serbest dolaşım, yerleşme, mülk edinme konusunun da uzunca bir süre moratoryuma bağlanmasını istiyor.
Adadaki Türk askeri varlığı, garantiler, Kıbrıs'ın AB üyeliği gibi sorunlarda da iki tarafın pozisyonları çok farklı ve birbirine karşıt.
Ama esas anlaşmazlık ve üstünde uzlaşılması en zor mesele, yukarıda da belirttiğimiz, temel parametreler üzerindedir.
* * *
BUGÜN başlayacak yeni turda bu verilerin ışığında anlaşma şansı yüksek gözükmüyor. Nitekim konuştuğumuz iki tarafın yetkilileri de (karamsar demesek de) pek iyimser görünmüyorlar.
Denktaş ile Klerides ilk buluşmalarında, müzakerelere bir sonuç alınıncaya dek devam etme taahhüdünde bulunmuşlardı. Bu, tarafların kolay kolay masadan kalkamayacağı umudunu veriyor.
Bu arada uluslararası topluluk da, tarafları uzlaşmaya zorlamak için yoğun çaba harcamaya kararlı. Yani bu aşamada dış baskılar giderek artacak.
Dış etkenlerin yanı sıra tarafları uzlaşmaya sevk edebilecek başka faktörler de var: Rumlar sırtlarını AB'ye dayayıp üyeliği "cepte" sayarak, avantajlı durumlarını kullanmak ve pozisyonlarında ısrar etmek isteyebilirler. Ama Klerides yönetimi (ve de Atina) bunun kendilerini de olumsuz biçimde etkileyecek durumlar yaratacağını anlamak durumundalar. Üst düzey bir KKTC yetkilisinin deyişi ile "bunu kabul ettikleri gün, zaten çözüm yolu açılır"...
Artık görüşmelerin bu turunda çözüm arayışı "istenilenin azamisi üzerinde "ısrar"dan çok, gerçeklere uygun "mümkün ve makul olabilecekler" üzerinde odaklanmalıdır.