Fransa’nın resmi kanallardan, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’ye atfedilen Türkiye ile ilgili olumsuz ifadeyi kesinlikle yalanlaması, hassasiyetini göstermesi bakımından memnuniyet verici bir gelişme.
Önceki gün Reuters Ajansı’nın aktardığı gibi, Sarkozy’nin bir Polonya gazetesine Türkiye’nin, Müslüman çoğunluğu yüzünden Avrupalı sayılamayacağını söylemesi, gerçekten büyük bir sorumsuzluk ve kabalık olurdu.
Ama Paris’te Dışişleri makamlarının, Ankara’da da Fransız Büyükelçiliğinin yaptığı açıklama, böyle bir sözün hiç sarf edilmediğini ortaya koyuyor. Anlaşılan ajans, Sarkozy’nin Varşova’daki gazeteye verdiği özel demeci aktarırken, Türkiye ile ilgili sözlerine, tırnak işareti içine almadığı kendi değerlendirmesini de katmış...
Fransa Büyükelçiliği Bernard Emie’nin dün “Milliyet”te yayımlanan açıklaması, Sarkozy’nin bu söyleşi sırasında tam olarak söylediklerini -ve söylemediklerini- net olarak ortaya koyuyor.
Kuşkuların nedeni
Yanlış da olsa, Fransız Cumhurbaşkanının böyle bir düşünceye sahip olduğunun iddia edilmesinin nedeni, herhalde onun şimdiye kadar Türkiye hakkındaki beyanları olsa gerek.
Gerçekten Sarko, Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi sayılamayacağını hep söylemiştir. Bunun için neden olarak, kâh Türkiye’nin Avrupa coğrafyasında yer almadığını (onun için “küçük Asya” terimini kullanarak), öne sürmüş, kâh da Türklerin tarih, kültür ve gelenekler açısından Avrupalı olmadıklarını iddia etmiştir. Sarkozy Reuters Ajansı’nın haberinde yer alan din faktörünü belki “Avrupalılık” için bir engel olarak görmüyordur (umarız öyledir); ama Fransız dostlarımız da kabul etmeli ki, şimdiye kadar ileri sürdüğü faktörler ve sergilediği tavır, en azından böyle düşünülebileceği izlenimini vermiştir.
Din faktörü geçerli olmasa da, Sarkozy’nin diğer nedenlerden ötürü Türkiye’yi Avrupalı saymadığı ve onu AB içinde tam üye olarak görmek istemediği bir gerçektir.
Aslında Fransız lideri, Türkiye’yi önemsemiyor değil. Ama iş Türkiye’nin AB üyeliğine gelince, onun yolunu tıkamak veya ona alternatif yollar önermek konusunda ısrarlı. Kısa vadede bunu başaramasa bile, eninde sonunda Türkiye’nin tam üyeliğini engellemeyi umuyor.
Halen Fransız Meclisinin gündeminde olan ve nüfusu toplam AB nüfusunun yüzde 5’ini aşan ülkelerin üyeliği için mutlaka referandum yapılmasını öngören öneri de işte Sarko’nun kullanmak istediği kozlardan biridir.
Güvenin tesisi için...
Fransa 1 Temmuz’dan itibaren AB’nin dönem başkanı olacağı zaman ne olacak? Sarkozy bu fırsattan yararlanıp müzakere sürecine çomak sokacak mı?
Fransız yetkililer bunun söz konusu olmadığını söylüyorlar ve Fransa’nın “AB şapkası”nı giyince, “tarafsız” davranacağı sözünü veriyorlar.
AB diplomatik çevreleri de, Fransa’nın yeni dönemde, müzakere sürecini etkileyecek çıkışlar (örneğin yeni fasılların açılmasını engellemek gibi) yapacağına ihtimal vermiyorlar. Açıkçası, müzakere süreci konusunda belirsizlik, daha çok parti kapatma kararı ile ilintilidir...
Fransa ikili ilişkiler bağlamında Türkiye’ye verdiği önemi, Sarkozy’ye yakın bazı şahsiyetleri Türkiye’ye göndererek, ekonomik ve askeri işbirliğindeki tıkanıklıklarını aşmaya gayret ederek göstermeye çalışıyor.
Ne var ki Türkiye, Fransa ile ilişkilerinde tam bir güvene sahip olmak için Sarkozy yönetiminden daha samimi ve tutarlı davranışlar bekliyor...