Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hemen belirtelim ki, Batı demokrasilerinde birbirine fikir ve hedef olarak yakın partilerin seçimlere bir nevi "koalisyon" kurarak gittiği tek ülke Fransa değil. Bu "model" özellikle parti sayısı çok olan başka Avrupa ülkelerinde de sıkça uygulanıyor. Nitekim İtalyada da geçen yıl sağcı partilerin seçimlere bir "ittifak" kurarak girdiği görüldü.n Fransada geçen haziranda yapılan parlamento seçimleri öncesinde (mayıs ayındaki başkanlık seçimlerinde Le Penin aşırı milliyetçi hareketinin bir tehdit oluşturmasının ardından), Başkan Jacques Chiracın önderliğinde bir merkez - sağ ittifak kuruldu. Buna Chiracın UMPsinin yanı sıra, UDF, Liberaller ve diğer bazı merkez kuruluşları katıldı. Böylece bu ittifak Meclisin 577 sandalyesinin 399unu kazanabildi...n İtalyada da geçen yılın mayıs ayında Silvio Berlusconi, genel seçimlere Fininin milliyetçi, Bossinin ayrılıkçı partileri dahil 4 parti ile birlikte "Özgürlük Evi Koalisyonu" adlı bir ittifak kurarak girdi. Sonuçta da kendi aralarında ayrı bir birlik kuran merkez - sol partilerini yenerek iktidara geldi. Normalde yüzde 4lük barajı aşamayacağı tahmin edilen birçok parti, böylece Mecliste yerlerini alabildiler...***FRANSA, İtalya ve diğer birçok Avrupa ülkesinde revaçta olan seçim öncesi ittifak kurma uygulamasını engelleyen bir yasa hükmü yok. Bu ülkelerde partiler kendi kimliklerini koruyarak ortak bir liste ile seçmenin karşısına çıkıyorlar. Partiler, daha sandığa giderken, oylara göre sandalye oranını da saptıyorlar.Bu sistem, partilerin az sayıda oy da olsalar Meclise girmelerini ve seçmenin kullandığı oyların heba olmamasını sağlıyor. Daha da önemlisi, bu sayede sandıktan hemen güçlü bir hükümet çıkıyor ve istikrarsızlık da önlenmiş oluyor...***TÜRKİYEde seçim öncesinde resmen "ittifak" kurulamıyor; ama pratikte partilerin "birleşmesi" mümkün. Nitekim YTP ile DTP bu yolda ilk adımlarını attı bile. Halen Kemal Derviş, daha geniş bir "birlik" kurma çabasında...Ne var ki 3 Kasım seçimleri öncesi, örneğin A, B, C gibi partiler (özellikle yüzde 10 barajını aşabilmek amacı ile) birleşseler dahi, gene tek bir parti listesinden girmek zorunda. Oysa Türkiye gibi fikirlerden çok, kişilerin ağır bastığı bir ülkede, parti liderlerinin bu hususta uzlaşması çok zor... Konunun uzmanı olan araştırmacı - yazar Tarhan Erdeme göre, bu sistem her partinin tek başına alabileceği oy sayısını dahi düşürebilir. A partisini destekleyen, ama B partisini sevmeyen seçmen, bu kez, oyunu o gruba vermekten kaçınır, hatta başka partiye dahi kayabilir.Batıda gayet iyi işleyen seçim öncesi ittifak sistemi Tarhan Erdemin deyişi ile, partilerde özellikle kişilerin, liderlerin inatla ön planda yer aldığı ve programı, hedefi dahi açık - seçik olmayan Türkiyede, pek yürümez. Hele yüzde 10 barajı ile demokrasi de tam işlemez. "Çare, barajı düşürüp tüm partilerin Mecliste temsil edilmesini, yani seçmen oylarının boşa gitmemesini sağlamaktır" diyen Erdemin kanısınca, bu şekilde oluşacak hükümetler, ittifak kurarak iktidara gelecek yönetimlerden daha da güçlü olabilirler.***YA istikrar? Batıda ittifaklar siyasal istikrarın kurulmasına yardımcı oluyor. İtalyada bu net olarak görüldü. Ama ittifak yasağının bulunduğu, yüzde 10 gibi yüksek bir barajın uygulandığı Türkiyede, bu dahi sorgulanıyor. Prof. Ersin Kalaycıoğlunun dünkü "Finansal Forum"daki yazısında belirttiği gibi, seçim sonrasında Mecliste ittifakın bozulması veya başbakanlık ve koalisyon konusunda anlaşmazlık çıkması istikrarı büsbütün tehlikeye sokabilir.Kısacası, "Fransız modeli" güzel de, bunu Türkiyedeki koşullarla, yarım yamalak uygulayarak, aynı sonucu almak imkânsız... skohen@milliyet.com.tr Türkiyede seçim öncesi partiler arasındaki "ittifak" arayışları, gündeme "Fransa modeli"ni getirdi.