AB'nin Kıbrıs sorununu Katılım Ortaklığı Belgesi'nin (KOB) kısa vadeli öncelikler bölümüne alması ve hemen hemen aynı zamanda Cenevre'de Kıbrıs görüşmeleri sona ererken BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın taraflara "gayri resmi bir belge" (non - paper paper) sunması, meseleyi yeniden ön plana çıkardı.
Açıkçası Türkiye ve KKTC, bu "çifte kıskaç" karşısında sıkışmış bulunuyor. Her ne kadar Ankara'da resmi ağızlar "biz rahatız, bunlar bizi bağlamaz" diyorlarsa da, özel konuşmalarda ortaya çıkan yeni durumdan ciddi bir rahatsızlık duyulduğu seziliyor.* * *
ANKARA'nın KOB'daki Kıbrıs paragrafına tepkisi bunun
"geçersiz" sayıldığı şeklindedir.
Bu ne anlama gelir? Bir Türk yetkilisinin belirttiği gibi, Türkiye AB ile bütünleşme sürecinde neler yapacağını kendi "Ulusal Programı"nda açıklayacaktır. Büyük olasılıkla aralık sonuna kadar tamamlanacak olan bu programda Kıbrıs'a ya hiç yer verilmeyecek veya KOB'un getirdiği şartı yok sayan bir ifade yer alacaktır.
KOB önümüzdeki pazartesi AB Konseyi'nde ele alınacak ve Brüksel'deki havaya bakılırsa, aynen benimsenecektir. Türk diplomasisi bu kısa zaman içinde, Konsey'de temsil edilen dost ülkelerin liderlerine ve diplomatlarına KOB'daki Kıbrıs paragrafını diğer kriterlerin yer aldığı öncelikler bölümünden geri çekmeleri çağrısında bulunacaktır.
Ancak bunun sonucu değiştireceği şüpheli...Bir AB yetkilisi KOB'un bir bütün olduğunu, "aday ülkelerin belgenin içeriğinin bir kısmını kabul ederken, bir kısmını da yok saymasının mümkün olmadığını" söylüyor. Yani KOB "a la kart bir mönü" değil deniyor!
Peki Türkiye Kıbrıs paragrafını geçersiz sayarsa ne olur? 2001'in sonunda komisyonun hazırlayacağı "ilerleme raporu"nda - eğer Türkiye'nin gerçekten BM denetimindeki Kıbrıs görüşmelerini desteklemediği saptanırsa -
"kötü not" verilir.
Yani Türkiye'nin üyelik sürecinin önüne bir engel konur. O zaman Ankara kendi stratejisi ile baş başa bırakılır...
* * *
BM Genel Sekreteri'nin gayri resmi "öneri paketi", Denktaş'ın ve Türk hükümetinin sert tepkisine yol açtı. Çünkü bu "plan" Türk tarafının tartışılamaz saydığı "egemenlik hakkı"nı öngörmüyor.
Sadece "eşitlik" ilkesini benimsiyor; ama bunu da "ortak devlet", "tek egemenlik" gibi konseptlerle sulandırıyor. Yani pratikte Denktaş'ın daha görüşmelerin başından beri dile getirdiği temel istekler pas geçiliyor ve bir "orta yol formülü" ile daha önceki BM belgelerinde yer alan öneriler ortaya atılıyor.
Denktaş bu belgeyi peşinden reddettiği gibi, bu zemin üzerinde yapılacak görüşmelerin yeni turuna katılmayacağını açıkça söylüyor. Dolayısı ile Türk tarafı, Kofi Annan'ın bu önerisini geri çekmesini şart koşuyor.
BM Genel Sekreteri buna yanaşır mı? Şüpheli. Annan'ın yapacağı şey, herhalde bunun formel bir öneri veya plan olmadığını söylemek ve tarafları bu "fikirleri" müzakere etmeye çağırmak olacak.
Bu da Türk tarafını bunu kabul edip etmemek gibi zor bir seçenek ile karşı karşıya getirecek. Tıpkı KOB konusunda olduğu gibi...Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr