Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu yılın başlarında Tunus ve Mısır’da halk sokaklara döküldüğü zaman, hiç kimse bu hareketin, farklı biçimde de olsa, Arap coğrafyasının sınırlarını aşıp Avrupa’ya, hatta Amerika’ya kadar yayılacağını beklemiyordu.
Oysa şimdi Yunanistan’dan İngiltere’ye, İspanya’dan ABD’ye kadar birçok ülke gösterilere sahne oluyor.
Atina’daki Sintagma meydanını, Madrid’deki Puerta del Sol’u veya New York’taki Zuccotti Parkı’nı, Kahire’deki Tahrir Meydanı’na benzetenler var.
Tahrir Meydanı, artık küresel boyutlar alan halk hareketleri için, adeta bir sembol veya ilham kaynağı oluşturuyor.
Gerçekten Avrupa’nın ve Amerika’nın çeşitli kentlerinde giderek yayılmakta olan protesto dalgası ile, Kuzey Afrika ve Ortadoğu sokaklarında yaşananlar arasında çarpıcı benzerlikler var. Ama arada önemli farkların bulunduğunu da belirtmek gerek.

Başlıca benzerlikler
Benzerlikleri tek kelime ile ifade etmek mümkün: Öfke.
İster Arap, ister Avrupalı, ister Amerikalı olsun, sokaklara dökülenler, mevcut düzene karşı öfkeli olan insanlardır. Halk kitleleri tepkilerini en etkin biçimde duyurmak için -artık güvenmedikleri ve umut bağlamadıkları siyasi partilerin, parlamentonun ve medyanın yerine- sokaklara veya meydanlarda toplanmayı yeğliyorlar. Buradan yükselen seslerin daha fazla yankı bulacağına ve sonuç vereceğine inanıyorlar.
Bir başka benzerlik de, sokaklara dökülenlerin herhangi bir lider veya örgüt olmadan da, aynı amaç etrafında toplanmalarıdır. Bunların bir araya gelmesinde, “facebook” ve “twitter” gibi sosyal iletişim araçları büyük rol oynuyor. Protestocular arasında genç kuşak çoğunluğu oluşturuyor. İşçilerden üniversite profesörlerine kadar değişik sosyal sınıflara veya farklı etnik ve dinsel gruplara mensup insanlar, aynı safta yer alıyorlar.
Bu gösterilerin diğer ortak bir özelliği de, barışçı karakteridir. Protestocular şiddete başvurmamaya özen gösteriyorlar. Yeter ki resmi makamlar onlara karşı kaba kuvvet kullanmasın...

Esas farklar
Arap dünyasındaki halk hareketi ile Avrupa ve Amerika’dakiler arasında en önemli fark, birinci kategoridekilerin daha çok siyasi, ikinci kategorilerin ise ağırlıklı olarak ekonomik bir nitelik taşımasıdır.
Sokaklara dökülen Araplar, öncelikle özgürlük istiyorlar, uzun yıllardan beri iktidarda bulunan diktatörlerin ve yozlaşmış yöneticilerin çekilmesini hedefliyorlar. Diğer bir deyişle, Arap sokaklarındaki olay, değişim ve dönüşüm amaçlı bir devrim hareketidir.
Avrupa ve Amerika’daki meydanları dolduranların önceliği ekonomiktir. Zaten bu ülkelerde özgürlük bir sorun değil. Bu göstericilerin amacı finansal krizin yol açtığı ekonomik ve sosyal tahribata karşı tepkilerini ve düzen değişikliği ile ilgili taleplerini duyurmaktır. Amerika ve Avrupa sokaklarındaki olay, sosyo-ekonomik sistemde reformlara yönelik bir evrim hareketi niteliğindedir.

Amerikan sonbaharı
ABD’de önce New York’ta başlayan ve şimdi giderek yayılmakta olan gösteriler, halkın geniş bir kesiminin mevcut düzene karşı olduğunu ortaya koyuyor.
“Wall Street’i İşgal Et” sloganlı harekete katılanlar, işsizliği, yoksulluğu, gelir dağılımındaki eşitsizliği, vergi adaletsizliğini, eğitim ve sağlık hizmetlerindeki yetersizlikleri protesto ediyorlar. Hedefleri de bugünkü sıkıntılara sebep olan dev şirketler veya başka bir deyişle “vahşi kapitalizm”dir.
Şimdi bütün dünya “Amerikan sonbaharı”nın nasıl gelişeceğini ve ne gibi sonuçlar yaratacağını merakla bekliyor.