Bu ve buna benzer sorular daha çok tartışılacak, lehte ve aleyhte hukuki pek çok argüman öne sürülecek.Fakat unutmamalı ki, genelde diktatörlerin devrilmesinden sonra yapılan mahkemeler hukuki olduğu kadar, siyasi bir nitelik taşır. Bazı hallerde siyasal gerçeklerin de ağır bastığı görülür...Saddam davasında da, bu tür bir yargılamanın "meşruluğu" üzerinde tartışmalar, diktatörün işlediği suçları ve yeni siyasi realiteler çerçevesinde, bunun hesabını vermesinin "gerekliliği"ni unutturmamalıdır.Diğer bir deyişle, bu davanın yol açtığı hukuki tartışmaların, Saddamı bilinen suçlarından hiçbirini işlememiş gibi göstermesi ve onu adeta bir mazlum gibi sunması, fevkalade yanlış olur...* * *SADDAM - canlı olarak ele geçirildiği için - yakın tarihte mahkemeye çıkarılan ender diktatörlerden biridir. Arap dünyasında ise, bu bir "ilk" oluşturuyor.Sorgulama aşamasındaki ilk duruşmada, Irak halkı ve bütün dünya, TV aracılığıyla, 14 Aralık 2003te gördüğü Saddamdan çok farklı bir "eski Irak Cumhurbaşkanı" izledi. O tarihte çukurdan çıkarılmış, saçı sakalı birbirine karışmış "kaçak" Saddam, bitkin ve yıkıktı. Bu kez "sanık" (veya "esir") Saddam (fiziki bakımdan devrilmeden önceki halinden farklı görünmekle beraber) enerjik ve dimdik duruyordu. Duruşma sırasında yargıçla münakaşası onun "suçlu" değil, "davacı" sandalyesinde oturduğu izlenimini veriyordu. Sanki Saddam yargıcı da, mahkemeyi de kendi yargılıyordu!..Geçmişte de bazı diktatörlerin, kendilerini yargılayan mahkemeleri bir nevi "tiyatro" diye niteledikleri, fakat aslında o sahneyi de bizzat kendi "şov"ları için kullandıkları görülmüştür. Eski Yugoslav diktatörü Miloşeviçi bir hatırlayın... Kim bilir, belki Hitler de canlı ele geçirilseydi, (Nürnberg Mahkemesindeki birçok Nazi elebaşısı gibi) mahkemeye ve dünyaya kafa tutarak, karşı tarafı suçlayacak, yaptıklarını doğru ve haklı göstermeye çalışacaktı...* * *GENELDE devrik diktatörlerin yargılanması, ülkelerinde hayatın hızla normale dönmesi halinde, "olaysız" geçer ve çok geçmeden unutulur.Irakın şanssızlığı, "geçiş" döneminin çok zor ve sıkıntılı (ve de kanlı) geçmekte olmasıdır. Bu, ne Almanya veya Japonyanın "işgali"ne, ne Yugoslavyadaki "müdahale"ye benziyor. Irakta olanlar, ne yazık ki hâlâ Saddama sadık olanlara ilaveten, günlük sıkıntılardan yaka silken, "işgal"den onuru yıkılan pek çok Iraklıya neredeyse "eski günleri" aratıyor.ABDnin geçen hafta egemenliği yeni Irak hükümetine devretmesi - doğru yolda atılan bir adım olmakla beraber - bu havayı değiştirmiyor...Saddamın ilk duruşma gününde TV ekranlarına yansıyan görüntüleriyle ilgili Iraklıların tepkileri, Irak halkının (ve genelde Arap kamuoyunun) ne kadar "kutuplaşmış" hale geldiğini gösteriyor.Herhalde bu durum - eğer Irakta hayat süratle normale dönmezse - Saddamın yargılanması süresince daha da berbatlaşacak... skohen@milliyet.com.tr DEVRİK Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyinin mahkemeye çıkarılması, bu yargılamanın "meşruluğu" üzerinde hararetli tartışmalara yol açmış bulunuyor. Bu mahkemenin Saddamı yargılamaya hakkı var mı, yok mu? Irak diktatörünün uluslararası bir mahkemede veya uluslararası denetim altında yargılanması mı daha doğrudur? Bu adil bir yargılama olacak mı?..