İSRAİL - Filistin cephesinde son olup bitenler, bir kez daha "biz bu filmi daha önce (hem de çok) görmüştük" dedirtiyor...
Gerçekten bütün sahneler, bir tekrardan ibaret: HAMAS veya İslami Cihat yer yer intihar saldırılarına girişiyor, pek çok İsrailli sivil ölüyor ya da yaralanıyor... İsrail ordusu bu örgütlerin ileri gelenlerini hedef alıp suikastlar düzenliyor, bu arada birçok Filistinli füzelerin veya bombaların altında can veriyor...
Kin ve intikam duygularının körüklediği bir "göze göz, dişe diş" bağnazlığı ile sürdürülen bu karşılıklı misilleme dizisinin son sahnesinde, şimdi de Yaser Arafat'ı görüyoruz. Bu kez direkt hedef o. Şaron hükümetinin niyeti onu ya sürgüne göndermek veya bir şekilde onu ortadan kaldırmak...
Bu da pek yeni bir sahne sayılmaz. Şaron yönetimi daha önce de Filistin lideri için benzer bir karar almış, ancak bunun gerçekleşmesi mümkün olmayınca onu Ramallah'taki karargahında dört duvar arasında yaşamaya zorlamıştı. Ancak Arafat'ın İsrail tanklarının karargahını sardığı günlerdeki direnişi ile ilgili sahneler hatırdadır. Önceki akşam gene aynı dekor içinde görülen sahneler de bir tekrardan ibaret. Bu kez de filmin bu bölümünde, Arafat'ın meydan okuyan sözleri ve karargahının etrafında toplanan binlerce kişinin ona hararetli desteği görülüyor...
* * *
İSRAİL gerçekten bu kez Arafat'tan "kurtulabilecek" mi? Şimdilik çok şüpheli. Şaron hükümetinin bu kararı, sadece Filistinlileri değil dünyayı - hatta ABD'yi - ayağa kaldırdı. Şaron şimdiki tansiyon yatıştıktan sonra, ileride böyle bir zorlamaya gider mi? Belki; ama bu da ters teper ve "barış süreci"ne dönüş yolunu tamamen tıkaması bir yana, "bir savaş süreci"ne girilmesine de yol açar.
Bunu aklı başında İsrailliler de kabul ediyor. Dünkü "Haaretz" gazetesinin başyazısındaki şu satırlar anlamlı: "Arafat'ın sürgüne gönderilmesinin hiçbir yararı olmayacağı gibi, ılımlı bir Filistin liderliği ile müzakerenin yeniden başlaması şanslarını yok etmesi bakımından da zararı olacaktır... Zaten terörist örgütlerin istediği de budur..."
Şimdi şiddet kısır döngüsüne ve bunun yol açtığı derin anlaşmazlığa bir de "Arafat sorunu" eklenmiş bulunuyor. İsrail'in Arafat üzerindeki tehdidi sürdükçe Başbakan olarak atanan Ahmed Kurey'in işe başlaması ve İsrail ile dirsek teması kurması - ve hele HAMAS ve İslami Cihat'ı kontrol altına alması - mümkün değil.
Arafat bir şekilde saf dışı edilse dahi, onu tutan ve tutmayan tüm Filistinlilerin ona desteği sürecek, hatta ismi daha da kahramanlaşacaktır. "Arafat ile olmaz" diyenlerin "Arafat'sız da olmaz" gerçeğini görmesi lazım...
* * *
YUKARIDA belirttiğimiz gibi filmin habire tekrarlanması iki tarafın da oyunu hep eski niyetler, yöntemler ve aynı inatla sürdürmesinden kaynaklanıyor. Filmin "mutlu son"a yönlenmesi için eski senaryonun değişmesi şart. O da gerek İsrail gerekse Filistin liderliğinin bu işin asla ne terör, ne askeri güç ile halledilemeyeceğini anlaması ve iç baskılara karşı çıkarak uzlaşma konusunda güçlü bir irade ve cesaret göstermesi ile mümkün. Şimdilik görünürde böyle bir şey yok, ne yazık...