Bush yönetiminin Irak'a saldırmak için öne sürdüğü "resmi" gerekçelerin doğru olmadığı her geçen gün daha açıkça ortaya çıkıyor.
Son 48 saat içinde yapılan açıklamalar, iki önemli gerekçeyi çürüttü.
Açıklamayı yapanlardan birinin bizzat Başkan Bush olması çok ilginç. Daha birkaç gün önce Başkan Yardımcısı Dick Cheney, hala müdahale nedenlerinden biri olarak, Saddam Hüseyin'in 11 Eylül saldırısı ve El Kaide örgütü ile olan "ilintisi"ni gösteriyordu. Dün ise Bush, bu konuda herhangi bir kanıtın bulunamadığını itiraf etti...
Diğer açıklama, BM'nin silah denetçisi Hans Blix'ten geldi. Bu kez kesin bir ifade kullanan Blix, Irak'ın kitlesel imha silahlarına sahip olmadığını ve bunları on yıl önce ortadan kaldırdığını belirtti...
* * *
Peki, ABD Irak'a neden saldırdı? Akla hemen gelen "petrol", önemli bir gerekçe olmakla beraber, konuyu daha geniş çerçevede, Bush yönetiminin benimsediği dış politika konseptinin ve stratejik emellerinin ışığında değerlendirmek lazım.
Bush'un akıl hocaları durumundaki çevreler, Irak'a karşı askeri harekat planlanırken, esas amacın bölgeyi yeniden yapılandırmak, bu arada Arap - İsrail anlaşmazlığını çözmek, demokrasiyi getirmek olduğunu da söylüyorlardı. Diğer bir deyişle, Washington Irak'taki askeri - siyasi varlığı ile bir "Pax Americana" projesini yaşama geçirmeyi hedefliyordu...
Irak'ın işgali başlarken, iktidarının ilk yılında Arap - İsrail sorununa (selefi Bill Clinton'un aksine) pek ilgi göstermeyen Bush, bu alanda bazı girişimlerde bulunuyordu. Nitekim bu çabaların sonunda, BM, AB ve Rusya'nın da katılımı ile, bir Ortadoğu "yol haritası" ortaya çıkıyordu.
ABD'nin beklentisi, Irak'a yeni düzen getirilirken, aynı zamanda İsrail - Filistin anlaşmazlığına da çözüm sağlanabileceği idi. Yani Irak'taki gelişme, Ortadoğu'nun diğer kesimlerini etkileyecek, bu arada Filistin meselesi de hal yoluna girecekti...
* * *
Bu hesap - en azından şimdiye kadar - tutmuş değil. Aksine, her iki alanda da işler ters gidiyor. Irak'ta demokrasi şöyle dursun, otorite bile kurulamadığı gibi, Amerikalılar çeşitli eğilimli Iraklı grupların saldırılarına hedef oluyor... İsrail - Filistin cephesinde de, "yol haritası" şiddet kısır döngüsünün içinde sıkışıp kaldı. Burada da uzlaşma şöyle dursun, gerginlik habire tırmanıyor.
Bu cephede son gelişmeler, bu arada Şaron hükümetinin Yaser Arafat'ı sürgüne gönderme kararını alması ve hele BM Güvenlik Konseyi'nde ABD'nin Arap karar tasarısını veto etmesi, durumu daha da vahimleştirdi.
Washington'un bu konuda takındığı tavır, Arapların zaten (Irak'ın işgali sonucunda) duydukları büyük öfke ve infiali büsbütün alevlendirdi. Bu durumda Bush yönetimi giderek "birbirine tabi" hale gelen ve bölgesel dengeleri altüst edebilecek olan Irak sorunu ile İsrail - Arap anlaşmazlığı karşısında ne yapacak? Aslında bu iki mesele arasında fiilen bir ilinti kuruldu artık. Filistin sorunu kızıştıkça, bunun etkisi Irak'a kadar yayılacak ve ABD orada daha da zor duruma düşecektir.
Bush yönetimi başta ne diyor ve ne bekliyordu; şimdi nelerle karşılaşıyor!..