Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Biri Myanmar (eski adıyla Birmanya veya Burma), diğeri Çin olmak üzere, iki Asya ülkesinde meydana gelen dehşet verici doğal afetlerin bilançosu, henüz tam olarak kesinleşmedi. Ama anlaşılan, Myanmar’daki kasırgada ölenlerin sayısı 100 bini, Çin’deki depremde hayatını kaybedenlerin sayısı da 50 bini bulacak. Her iki ülkede de yüzbinlerce yaralı var. Evsiz barksız kalanların sayısı ise milyonları buluyor...
Myanmar ile Çin’in ortak yanı, değişik türden de olsa, yakın tarihlerinin en korkunç doğal afetlerinden biri ile karşılaşmış olmalarıdır.
Ama aralarındaki fark, uğradıkları felaketler karşısındaki davranışları ve bunun temelindeki zihniyetleridir.
Bu fark, ibret verici derslerle dolu...

Kapalı kutu
Korkunç tayfun Myanmar’ı 2 hafta önce -3 Mayıs’ta- vurduğu zaman, ülkenin askeri yönetimi bu felaketin boyutlarını -her konuda olduğu gibi- gizli tutmaya ve küçümsemeye çalıştı.
Myanmar, 40 yıldan fazla bir zamandır askeri rejim altında, dünyadan kopmuş durumda. Bu 55 milyon nüfuslu ülke dünyanın artık pek az yerinde kalan “kapalı kutu”lardan biri (diğeri Kuzey Kore’dir).
Cunta başta ölü, yaralı sayısını düşük gösterdi, hükümetin kurtarma ve yardım işlerini “halkın gücü ile” bizzat başarabileceğini ilan etti. Durumun vahametini sezen yabancı ülkeler yardım önerince de, generaller bunu reddettiler. Daha sonra “olur ama, bir şartla” dediler, “sadece malzeme gönderilsin. Ama hiçbir yardım ekibi gelmesin”... Aynı yasak yabancı gazetecilere de kondu.
Buna rağmen, felaketin ne kadar korkunç olduğu dış dünyaya yansıdı. Hem de, askeri yönetimin bu insanlık dramında taşıdığı bütün sorumlulukları ile...
Generallerin beceriksizlikleri, yardımların felaket bölgelerine zamanında yetiştirilememesi, zayiatın ve acıların hızla büyümesine yol açtı.
Yani, Myanmar halkı, cuntanın böyle bir felaket anında dahi dış dünyadan uzak tutma ve kendi iradelerini hakim kılma politikalarının ağır faturasını ödemiş oldu.
Generaller, kendi açılarından insan yaşamına değer vermediklerini, her şeyi (hatta güçlerinin yetmediği doğal bir afet karşısında dahi) kendi bildikleri gibi halletmek istediklerini bir kez daha göstermiş oldular...

Dünyaya açık
Çin’in Siçuan bölgesi, 12 Mayıs’ta 8.7 şiddetindeki bir depremle sarsıldığı zaman, hükümet felaketin alabileceği boyutları sezdi ve anında harekete geçti. Myanmar’daki cuntanın aksine, Beijing yöneticileri, bir yandan büyük bir yardım seferberliğine girişirken, kapılarını dışarıdan destek olmak isteyenlere açtı. Hatta aralarında rakibi (veya düşmanı) Tayvan dahil, birçok ülkeden yardım istedi.
Çin makamları, planlı ve disiplinli bir şekilde enkazlardan felaketzedeleri kurtarmak için adeta zamanla yarıştılar. Bu arada Çin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı da Siçuan’a gittiler ve çalışmaları yerinde izlediler. 1.3 milyar nüfuslu ülkede matem ilan edildi, olimpiyatla ilgili bazı etkinler ertelendi...
Çin’de Komünist makamlar daha önceki benzer olaylarda -ve hatta büyük kazalarda- resmi ağızlar gerçekleri gizlemeye uğraşırlardı. Bu kez, başbakan dahi ölü sayısını bütün açıklığı ile bizzat ilan etti. Yabancı gazetecilerin ve yardım ekiplerinin olay yerinde çalışmasına izin verildi...
Kısacası Çin, Myanmar’ın aksine, gerçekçi ve pragmatik davrandığını, dünyaya açıldığını gösterdi.
Bu iki farklı davranış tarzından ve zihniyetten hangisinin daha çok halkın yararına olduğunu anlamak zor olmasa gerek...