Katar'ın başkenti Doha'da yapılan İslam Konferansı Örgütü'nün (İKO) Dışişleri Bakanları toplantısında, Taliban'dan yana çıkan veya Bin Ladin'e destek veren tek bir kişi çıkmadı.
Başta ev sahibi Katar Emiri Şeyh Hamid bin Halife olmak üzere, pek çok bakan ABD'ye karşı girişilen terörist saldırıyı kınadı.
Tartışmaların bu bölümünden çıkan mesaj çok anlamlı. Demek ki Afganistan'a karşı ABD'nin giriştiği askeri müdahalenin ardından gerek Taliban rejiminin, gerekse Bin Ladin'in cihat ilan etmesi ve kendilerini tüm İslam dünyasının davalarının savunucuları olarak göstermeye çalışması, 56 Müslüman ülkenin üyesi bulunduğu bu geniş forumda yankı bulmadı.
Gerçi Pakistan başta olmak üzere, bazı Müslüman ülkelerde Taliban yanlısı - ve daha çok ABD karşıtı - gösteriler yapılıyor. Ama, İslam dünyasında çoğunluk ve özellikle İKÖ'de temsil edilen hükümetler, Bin Ladin'in ve Taliban'ın ideolojisini ve politikalarını benimsemiyorlar. Doha'daki zirvede bu açıkça ortaya çıktı.
* * *
SON olaylar, Afganistan'daki Taliban yönetimini tam bir yalnızlığa itmiş bulunuyor. Kabil'deki bu rejimi sadece 3 ülke tanıyordu. Şimdi bu bire indi. O da Pakistan, tüm dünya adına bu yönetim ile bir iletişim kanalını açık tutmakta yarar gördüğü için...
Bölgedeki pek çok İslam ülkesi, Taliban'a sadece çağ dışı değil, aynı zamanda tehlikeli bir güç olarak bakıyor.
Gerek Taliban, gerekse Bin Ladin, kendilerine sadece Afganistan'da değil, tüm dünyada yeni bir düzen kurma misyonunu vermiş bulunuyor. Son TV konuşmasında Bin Ladin dünyayı kendi düşünceleri doğrultusunda yeniden şekillendirmek niyetini açığa vurdu. Ve bu arada Filistin başta olmak üzere birçok davanın bayraktarlığını üstlendi.
Bu sözler İslam dünyasında kamuoyunun bir kesimini etkileyebilir. Ama çoğunluk ve özellikle devlet yöneticileri, bunları yutmuyor. Nitekim İKÖ toplantısında da bu açıkça görüldü. Örneğin ABD'deki terör saldırılarını kınayan Arafat'ın ardından söz alan Filistin yönetiminin Dışişleri Bakanı Nabil Şaat, Filistin davasının ABD'deki terör saldırıları için bir mazeret olamayacağını belirtti ve "davamızın masum insanların öldürülmesi için bir koz olarak kullanılmasını istemiyoruz" diye konuştu... Ancak Arafat ve Şaat, terör ile "işgale karşı direniş"in birbirleriyle karıştırılmaması gerektiğini belirttiler ki, Filistin - İsrail çatışması ile ilgili bu argüman da İKÖ'de genel bir onay gördü.
* * *
TÜRKİYE bu konferansta, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in yaptığı konuşma ve ikili temaslar ve ayrıca sunduğu karar tasarısı ile, etkili bir rol oynadı.
Cem'in terörün her şeyden önce İslam ile ilintili olmadığı, belirli bir coğrafyası bulunmadığı, hiçbir davanın veya idealin şiddeti meşru kılmadığı gibi sağlam argümanlara dayanan konuşması, - ve bu esasları içeren karar tasarısı - genel bir kabul gördü.
İKÖ'nün, son terör eylemlerini kınayan ve şiddete karşı çıkan bir tutum ortaya koyması, Türkiye açısından da sevindiricidir.
Kuşkusuz İKÖ içindeki çeşitli ülkelerin, kendilerini ön planda ilgilendiren sorunları ve kendi iç yapılarının özellikleri nedeni ile, farklı görüşleri ve politikaları vardır. NATO üyesi, laik Türkiye'nin de olduğu gibi...
Ama İKÖ'nün Doha zirvesinin, başka konularda mevcut farklılıklara rağmen, terör tehlikesi üzerinde görüş birliği içinde olduğunu göstermesi gerçekten önemli...