Ankara'nın resmi görüşü, bunun İran'ın "iç işi" ve İran halkının tercihi olduğudur.Ancak açıkçası, Türk yetkililer ve analistler, özel konuşmalarda "Eğer seçimleri Rafsancani kazansaydı daha iyi olurdu" demekten de kendilerini alamıyorlar. Nedeni de şu: Rafsancani Türkiye'nin yakından tanıdığı, bildiği bir lider. Kendisi, görev süresi dolan Hatemi gibi, Türkiye ile ilişkilere değer veren, ayrıca gerektiğinde Ayetullah Hamaney'in başını çektiği radikal yönetim kadroları ile tartışmaya girebilen biri...Oysa devrimci ekolden gelen genç Ahmedinecad'ın içte ve dışta nasıl bir politika izleyeceği ve hele Türkiye ile ilişkiler konusunda nasıl bir tavır takınacağı belli değil. Bir yetkilinin deyişiyle, "Şimdi yeni bir durumla karşı karşıyayız. Dolayısıyla gelişmeleri mercek altına alıp 'bekle-gör' politikası izlemek gerekiyor"...***TÜRK resmi çevrelerinin umudu -veya dileği- son zamanlarda düzelme ve gelişme yoluna giren ilişkilerin, Ahmedinecad döneminde de aynı yönde devam etmesidir.Son dönemde Hatemi'nin çabalarına karşı radikal kadroların (örneğin PKK, Turkcell, Tahran Havalimanı inşaatı gibi konularda) engelleyici bir tutum sergilediği biliniyor. Böyle durumlarda Ahmedinecad nasıl hareket edecek? Hatemi gibi mücadeleyi göze alacak mı? Genel olarak yeni lider, İran'ın dış ilişkilerinde bazı açılımlar yapmak cesaretini gösterecek mi, yoksa radikallerin çizgisinde kalmayı mı tercih edecek?..Dün de belirttiğimiz gibi, bu konuda iki farklı düşünce var: Biri, Ahmedinecad'ın devrimci geçmişini ve kişiliğini dikkate alarak, İran'ı içte ve dışta radikalleştireceğine inanıyor. Diğeri ise, genç liderin İran halkına özellikle ekonomik alanda verdiği sözü yerine getirmek için bazı gerçekçi açılımlar yapacağını umuyor.Şu anda iki görüşün lehinde ve aleyhinde kullanılabilecek argümanlar var tabii. Ancak İran'da olayların, çoğu zaman dışarıda yapılan analizlerin mantığına göre değil, içeride "İran gerçeği"ne göre geliştiğini unutmamalı. Bu nedenle şimdilik yapılacak en iyi şey, yeni liderin nasıl bir yol izleyeceğine dair ilk somut işaretleri vermesini beklemektir.***AHMEDİNECAD'ın seçildikten sonra yaptığı ilk basın toplantısında söyledikleri, bu bağlamda fazla bir ipucu -veya değişiklik umudu- vermiş değil. Özellikle dış politikada...Aslında Ahmedinecad'ın dış ilişkiler alanında fazla bir bilgisi ve deneyimi yok. Basın toplantısında söyledikleri de, Tahran'ın bilinen pozisyonlarını yansıtıyor. Örneğin ABD'ye karşı tavırda, nükleer program konusunda yeni sayılabilecek bir unsur yok.Washington'daki resmi çevrelerde yapılan değerlendirmeler, İran'ın daha sertleşeceği varsayımından hareket ediyor ve ABD'nin Tahran'ı yola getirmek için bazı zecri önlemler (ekonomik yaptırımlar gibi) alabileceği tahminine kadar gidiyor.Buna karşılık Ahmedinecad'ın devrimci ruhunu dış politikada sergileyebileceğini, sonuçta Batı'ya kafa tutacağını ve dolayısıyla bölgede yeni bir sürtüşme ve gerginlik döneminin başlayacağını öne sürenler de var.Umarız bu yöne gidilmez. Böyle tavırlar hiçbir sorunu halletmez, kimsenin yararına da olmaz. Ahmedinecad'ın işbaşına gelmesinin aslında İran'ın davranışında ve dış ilişkilerinde yeni bir sayfa açması temenni edilir. Bu zayıf bir olasılık da olsa, gene de bekleyip görelim... skohen@milliyet.com.tr İRAN Cumhurbaşkanlığı'na Mahmud Ahmedinecad'ın gelmesi, Türkiye açısından ne ifade eder ve Türk-İran ilişkileri bundan nasıl etkilenir?