Bunlardan birinin Ali Akbar Haşimi Rafsancani olacağı kesin. Başarılı bir kampanya yürüten 70 yaşındaki eski Cumhurbaşkanı'nın ikinci turda seçilme şansı oldukça yüksek görünüyor. Onun karşısındaki rakibin kim olacağı pek belli değil. Bu, "muhafazakâr" Muhammed Bekir Kalibaf da olabilir, "reformcu" Mustafa Moin de...***İRAN'da seçimlerin "ne kadar demokratik" olduğu konusunu tartışmak lüzumsuz. Tabii ki Batı'nın gözü ile bakılırsa, adayların seçilmesi (ve Mollaların oluşturduğu Konsey tarafından elenmesi) gibi uygulamalar, alışılagelen standartlara uygun değil. Ancak Batı'da da, tüm ülkelerin "demokrasi şablonu"nu yüzde yüz uyguladığı da söylenemez.Önemli olan, İran'ın sistemin getirdiği kısıtlamalara rağmen, halka rakip adaylar arasında bir seçim yapma olanağını vermesi, kampanyanın da nispeten serbest bir ortamda yapılabilmesidir. Gerek Şah dönemi, gerekse Humeyni devriminin ilk yılları ile kıyaslandığında, bu da bir ilerleme sayılabilir...Bu seçimlerin ilgin bir yanı da, hemen hemen tüm adayların seçmenlerin önüne "reformcu" olarak çıkmış olmasıdır. "Muhafazakâr" adaylar dahil, -eski Emniyet Müdürü Kalibaf dahil- insan haklarından, değişimden söz etmek gereğini duydular.Bu bakımdan otoriter Molla rejiminin savunucusu olarak bilinen adayların söylemiyle, köklü bir dönüşüm yanlısı olan adayların tavrı arasındaki "ideolojik uçurum" -en azından seçim meydanlarında- pek ortaya çıkmamıştır.Rafsancani ise, her zamanki pragmatik ve ılımlı yaklaşımını çeşitli konuşmalarında sergilemiştir. Örneğin, gençlerin reformlarla ilgili beklentilerini dile getirmiş, kadın haklarından söz etmiş, hatta bayanların ("çıplak dolaşmamak" kaydıyla) istedikleri gibi giyinebilmesini savunmuştur!***İRAN'da bu seçimlerden sonra ne olur? Gerçek bir dönüşüm beklenebilir mi?"Reformcu muhafazakâr" olarak nitelenen Rafsancani'nin Cumhurbaşkanlığı'na gelmesi halinde, İran'da değişim sürecinin hızlanacağını tahmin etmek zor değil. Ancak kim seçilirse seçilsin, İran'da -örneğin son olarak Gürcistan'da ve Ukrayna'da görülen cinsten- bir "devrim"in gerçekleşmesi beklenemez.Bir kere, mevcut sistem buna müsait değil. Unutulmamalı ki, devletin esas bir numaralı yöneticisi, teokratik rejimin bekçisi sayılan Ayetullah Hamaney'dir. O ve yanındaki Mollalar, "karşı devrim" sayacakları bir dönüşüme izin vermezler.Ayrıca İran'da köklü bir rejim değişikliği için bir halk hareketi oluşmuş değil. Gerçi zaman zaman özellikle gençler arasında bu yönde bazı kıpırdamalar oluyor. Ama henüz organize ve geniş çaplı bir hareket yok.Ancak İran'da Humeyni devriminin artık geride kalmasını, ülkenin dünyaya açılmasını, özgürlük ve refah düzeyinin yükselmesini isteyen geniş kitleler ve özellikle yeni bir kuşak var. İran modernleştikçe, ekonomisi geliştikçe siyasal reformlara ihtiyacını daha çok hissedecektir.Bunu en iyi anlayan liderlerden biri de Rafsancani olsa gerek. Özellikle dış basına verdiği son demeçler -ve ABD'ye, Batı'ya gönderdiği mesajlar- İran'ın izole olmuş bir ülke yerine, dünya ile bütünleşen, dostluklar kuran ve içeride halkını rahatlatan bir rejimden yana olduğunu gösteriyor. skohen@milliyet.com.tr EĞER kamuoyu araştırmalarına güveniyorsak, bugün İran'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinden kesin bir sonuç beklememiz lazım. Yedi adaydan hiçbirinin oyların yüzde 50'sini toplayamayacağı tahmin edildiğine göre, bu iş haftaya kalıyor demektir. O zaman da en çok oy alan iki rakip yarışacak.