Arap dünyasındaki halk hareketlerinde, dün de belirttiğimiz gibi, siyasi İslam giderek öne çıkıyor ve zemin kazanıyor. Eski dikta rejimlerinin devrildiği ülkelerde yapılan seçimlerden en kazançlı çıkanlar da İslami gruplardır. Nitekim Tunus’ta ve Fas’ta öyle oldu. Mısır’da da öyle olması bekleniyor. Suriye’nin de Esad sonrası dönemde benzer bir durumla karşılaşması ihtimali oldukça yüksek...
Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya uzanan Arap coğrafyasında İslam kökenli grupların öne çıkmalarının çeşitli nedenleri var.
1) Arap dünyasında Müslüman Kardeşler (“İhvan-ül Müslimin”), çeşitli “İslamcı grupların anası” olarak kabul edilir. Mısır’da 1928’de kurulan bu örgüt zamanla bütün Arap dünyasına yayılmış ve birçok ülkede geniş bir taban bulmuştur.
Bugün farklı isimler altında ve değişik programlarla faaliyette bulunan İslami grupların ortak özelliği, örgütlü, inançlı, disiplinli olmalarıdır. Birçok Arap ülkesinde İslamcılar yıllar boyunca yasaklandıkları veya baskı altında tutuldukları halde, varlıklarını sürdürebilmişlerdir.
Böyle bir tabana ve altyapıya sahip olan bu gruplar, dikta rejimlerinin devrilmesinin yarattığı yeni ortamı kendi ülkelerinde siyasi bir rol oynamak için bir fırsat olarak değerlendirmektedir.
2) İslami grupların diğer bir özelliği de “halkçı” karakterleridir. Müslüman Kardeşler’in siyaset dışı yardımsever faaliyeti ve halkın dertlerine yakın ilgisi onun başarı sırlarından biridir.
3) Birçok Arap ülkesinde İslam kökenli partiler yeni isimler altında ve güncel sorunları ön planda tutan programlarla geniş halk kitlelerinin karşısına çıkmaktadır. Mısır’da Müslüman Kardeşler’e bağlı partinin adı “Özgürlük ve Adalet Partisi”dir. Fas’takinin ismi ise aynen bizdeki AK Parti gibi “Adalet ve Kalkınma Partisi”dir. (Fas’taki AKP’nin bu ismi bizdeki AK Partiden aldığı söylenir. Ancak Faslılar bunun tersini iddia ederler.)
4) Bu partilerin dini semboller ve söylemler yerine, güncel kavramlar ve yaklaşımlar sergilemeleri, geniş halk desteği kazanmayı hedeflemektedir. Örneğin Fas’ta AKP seçim kampanyasında alkol veya türban gibi konuları bir yana bırakıp, işsizlik, yolsuzluk, sağlık sorunları üzerinde odaklanmayı yeğlediler.
5) Bütün bunların yanı sıra, İslami grupların yeni durumdan kazançlı çıkmasına yardımcı olan diğer bir faktör de, solcu, laik, liberal veya sağcı siyasi grupların sayıca fazla ve bölük pörçük olmaları, hiçbirinin devrimin yarattığı boşluğu dolduracak güçte olmamalarıdır.
Unutmamalı ki bu ülkelerde halk hareketleri güçlü bir lider veya örgüt olmadan, farklı eğilimli insanların sokaklara dökülmeleri ile gerçekleşmiştir. Bu ortamda diğer partilerin dağınıklığı, İslamcıların bu aşamada çoğunluğu almasalar bile, birinci güç olarak ortaya çıkmalarını ve bir koalisyonun başında iktidara gelmek şansını sağlamaktadır.
Bu bazı laik ve liberal çevrelerin “İslamcılar, halk kitlelerinin gerçekleştirdiği devrimi çalıyorlar ve kendilerine göre yontuyorlar” diye yakınmalarına yol açıyor; ama Arap dünyasının yeni tanışmakta olduğu çoğulcu demokrasi sisteminin doğal bir sonucu da budur...
* * *
Bütün mesele Arap ülkelerinde öne çıkan İslamcı grupların bugün savundukları ılımlı ve pragmatik çizgide mi kalacakları, yoksa şeriatçılığa ve radikalizme mi kayacaklarıdır.
Tunus ve Fas’taki İslamcı partilerin liderleri, kendi hareketlerini “ılımlı İslam” diye nitelendirmekte bir sakınca görmüyorlar. Çeşitli söyleşilerde, Türkiye’deki AK Parti’nin politikalarını örnek olarak gösteriyorlar.
Öyle anlaşılıyor ki, devrim geçiren Arap ülkelerinde öne çıkmakta olan İslami gruplar, benzer özelliklerine rağmen, kendi toplumsal yapılarına göre, değişik tutumlar benimsemek eğilimindeler.
Önümüzdeki yazıda (perşembeye) bu önemli değişimin uluslararası etkilerini ele alacağız...
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025