Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Varılan noktada artık “Mavi Marmara” olayını soruşturan BM “Paneli”nin raporunu tartışmanın pek anlamı kalmadı.
Türkiye dün, bu raporu hükümsüz ilan etti ve İsrail’e karşı daha önce B Planı diye nitelenen 5 maddelik “yaptırım paketi”ni uygulamaya koydu.
Türk hükümetini bu yönde harekete geçmeye sevk eden husus, raporun içeriğinden çok, “olmazsa olmaz” diye ortaya koyduğu üç şartın (özür, tazminat ve Gazze ablukasının kaldırılması) İsrail tarafından kabul edilmemiş olmasıdır.
Aslında BM’nin bu raporu gerek Türkiye’nin, gerekse İsrail’in hem lehinde hem aleyhinde noktalar içeriyor. (Genelde bu tür raporlar “ne şiş yansın ne kebap” havasını taşır). Ama İsrail’e hak veren hususların, daha ağır bastığı da bir gerçektir.
Gerçi rapor “Mavi Marmara” baskınında İsrailli komandoların aşırı güç kullanmasını ve ölümlere sebep olmasını eleştiriyor; ama İsrail’i Gazze ablukasını uygulamakta ve uluslararası sularda askeri müdahalede bulunmakta da haklı buluyor.
Nitekim rapor bu şekliyle İsrail’i tatmin etmiş görünüyor.
İsrail böylece raporun Gazze’nin ablukası ile ilgili yasal gerekçelerini, uluslararası platformda da kullanmak imkânını elde ediyor. Ne var ki, bu bir tartışma konusu olmaya devam edecektir.
* * *
Konu Türk-İsrail ilişkileri açısından artık başka bir mecraya girmiştir. Türkiye, bundan önceki BM belgeleriyle çelişen son rapordan bağımsız olarak, koştuğu 3 şartın yerine getirilmemesi üzerine, İsrail’e karşı yeni politikasını uygulamaya başlamıştır.
Yürürlüğe konan yaptırımların başında diplomatik ilişkilerin en alt düzeye indirilmesi ve askeri anlaşmaların askıya alınması geliyor.
Türkiye daha önce de İsrail ile diplomatik ilişkilerini bu şekilde düşürmüştü. Ama bu kez, farklı olan husus, İsrail’e karşı daha kapsamlı yeni bir stratejinin belirlenmesidir.
Nitekim Türkiye, Doğu Akdeniz de “seyrüsefer serbestisi için her türlü önlemi” almaya kararlı. Bunun anlamı şudur: Gazze’ye yardım için yeni gemiler yola çıkarsa, bu kez onlara Türk savaş gemileri refakat edebilir. Bu ise karşılıklı güç gösterisi ve sürtüşme riskini taşır...
Diğer bir yaptırım da, Gazze ablukasının BM ve Uluslararası Adalet Divanı gibi örgütlere götürülmesidir. Bu da örneğin BM’de Türkiye’yi ABD ve Batılı müttefikleriyle karşı karşıya getiren durumlar yaratabilir...
Nihayet aynı paketin içinde yer alan diğer bir unsur da, İsrail saldırısının mağdurlarının mahkemelerde hak arama çabalarına destek verilmesidir. Bu İsrail siyasi ve askeri liderlerini mahkûm olma durumu ile karşı karşıya bırakacaktır.
* * *
Türkiye’nin yeni stratejisinin sonucunda, özür dilememekte ısrar eden İsrail artık Türkiye’yi bir dost olarak kaybetmektedir.
Netanyahu hükümetinin iç politika hesaplarından kaynaklanan hatalı tavrı, İsrail’in hele Ortadoğu’daki son gelişmelerden sonra içine düştüğü yalnızlığı daha da arttıracaktır.
Gelinen noktada artık Türkiye ile İsrail eski dostluk ve işbirliğini kaybetmekle kalmıyorlar, aynı zamanda karşı karşıya geliyorlar.
Bu, ikili ilişkilerde gerginlikler yaratacağı gibi, bölgede de, hatta uluslararası platformda da ciddi huzursuzluklara yol açabilir.
Bu bakımdan bundan sonraki adımların dikkatli ve ölçülü biçimde atılmasında yarar vardır.