Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İşte Amerika...
"İşte Amerika"...

Olacağı bu idi. Nihayet "mahkeme kararı" ile George W. Bush, ABD'nin 43. Başkanı oldu. Böylece tam 36 gün süren seçim sonrası kavga da son buldu...
Bu beş hafta zarfında olanlar, ABD içinde ve dışında, değişik tepkilere ve yorumlara yol açtı. Bazısı Başkanlık krizini, sistemin bozukluğuna bağladı ve bunu Amerikan demokrasisi için bir zaaf olarak gördü. Bazısı, daha da ileriye giderek, Bush - Gore cepheleşmesinin Amerikan toplumunu ciddi şekilde böldüğünü ve bunun ABD'nin siyasal geleceği için bir tehlike oluşturduğunu öne sürdü.
Sayısız yerel "yeniden oy sayma" işlemi ve çeşitli hukuki formalitelerden sonra, Federal Yüksek Mahkeme (Anayasa Mahkemesi)'nin vardığı hüküm sonunda, ABD yeni Başkanı'na kavuştu. Şimdi bütün mesele Amerikan ulusunun seçim yorgunluğunu ve bölünmüşlüğünü hızla üstünden atıp atamayacağıdır.
* * *
AL Gore'un yenilgiyi kabul eden, Bush'un zaferini resmen ilan eden ilk konuşmaları, toparlanma sürecinin fazla sürmeyeceği, ABD'nin siyasi yaşamının normale döneceği işaretini veriyor.
ABD'nin "zaafı" olarak görülen Başkanlık krizi, başka yönden ülkenin ve siyasal düzenin "gücü" olarak kendini belli etti.
* Kavganın "birkaç oy" için yapılmış olması, Amerikan toplumunun "halkın sesi"ne ne kadar önem verdiğini ve seçim hakkını ne kadar kutsal saydığını gösterdi.
* Gerçi toplum iki cepheye bölündü, ama uyuşmazlık ve sürtüşme, hiçbir şekilde "fiziki" bir hal almadı, şiddete (hatta gösterilere) yol açmadı.
* Anlaşmazlık siyasi platformda çözülemeyince, iş mahkemede bitti. Yani hukuk sistemi çalıştı.
Bunun en doğru ve ideal çözüm olup olmadığı tartışılıyor ve belki daha da tartışılacak. Ama pratikte konu kapanmıştır. Şimdi herkes işinin başına dönüyor.
* Yeni Başkan Bush, "partime değil, milletime hizmet edeceğim" diyor ve Al Gore'a övgüler yağdırıyor. Al Gore de "yeni Başkan'ın hizmetindeyim" diyor ve halkı Bush'un etrafında toplanmaya çağırıyor.
Al Gore'un deyişi ile, "işte Amerika budur... Yarış bittikten sonra aynı safta yer alırız"...
* * *
HERHALDE bu kez de öyle olacak.
Ancak Bush'un önünde oldukça çetin bir yol var. Toplumun "öbür yarısı"nın güven ve desteğini kazanması, sadece sarfettiği güzel sözlerle mümkün değil. İcraatı sırasında, halkın yarısının oy verdiği Demokratların savunduğu fikirleri ve politikaları da dikkate almak zorunda. İç meselelerde (vergi sisteminden kürtaja kadar) konuşmasında sergilediği uzlaşıcı tutumu göstermesi gerekecek.
Bush'un zor işlerinden biri de dış politika. Genç Başkan bu alanda oldukça toy. Bu zaafını Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve Dışişleri'ne getirmesi beklenen Colin Powell gibi uzmanlarla örtebilir. Ama doğrusu görevinin ilk aylarında, dünya - hele Avrupa - Bush Yönetimi'nin davranışlarını büyük bir duyarlılıkla (ve belki de kaygı ile) izleyecektir.
* * *
TÜRKİYE açısından daha önce de yazdığımız gibi, Bush'un işbaşına geçmesi, Washington'un tavrında önemli bir değişiklik (ve hele bir olumsuzluk) getirmeyecektir. ABD stratejik ortak olarak gördüğü Türkiye'ye belli başlı konularda desteğini sürdürecektir.
Ancak şunu da unutmamalıyız: Clinton yönetiminde Türk - ABD ilişkileri en ileri aşamaya gelebilmiştir. Bunda Clinton'ın kişisel ilgisinin etkisi büyük olmuştur. Her yiğidin bir yoğurt yiyiş tarzı vardır. Clinton başka idi. Bush'un aynen öyle olmasını beklemeyelim...