Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Dikkatlerin tamamen Afganistan üzerinde odaklandığı bir sırada Kafkasya'dan söz etmek, ilk bakışta garip görünebilir. Ama Türkiye öyle bir coğrafi konumda ki, etrafındaki - yani Balkanlar - Ortadoğu - Kafkasya üçgenindeki - "atış çemberi ile yakından ilgilenmemesi imkansız.
Bu bağlamda, Türkiye'nin önde gelen dinamik düşünce kuruluşlarından TESEV'in şu sırada Brüksel'de Kafkasya üzerinde uluslararası bir konferans düzenlemiş olmasına şaşmamak lazım.
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in bir konuşması ile 2 günlük çalışmalarına başlayan "Kafkasya'da İstikrar Arayışı" başlıklı bu konferansın, 11 Eylül'ü izleyen olaylar sırasında - ve bir bakıma Afganistan'daki savaşın gölgesinde - yapılması, zamanlama olarak da aslında, dünyanın bu hassas bölgesinin durumuna eğilmenin ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyuyor...
* * *
TESEV'in ilk Kafkasya konferansı geçen şubatta İstanbul'da yapıldığında ve Brüksel'deki bu ikinci toplantı hazırlandığında, 11 Eylül - Afganistan krizi henüz yoktu. Bu egzersizin amacı, gerek sivil toplumun, gerekse ilgili devlet organlarının bölgedeki anlaşmazlıkların çözümüne katkıda bulunabilecekleri bir ortamı yaratmaktı.
Tabii şimdiki amaç da bu. Ama bu arada patlak veren 11 Eylül olayları, Kafkasya'da da tabloyu değiştirdi. Bazı uyuşmazlıklar daha da öne çıktı. Örneğin Rusya ile Gürcistan arasında gerginlik yeni tehlikeli boyutlar aldı.
İsmail Cem dünkü konuşmasında 11 Eylül'ün Kafkasya'daki durum üzerindeki olumsuz etkilerinden söz ederken, şu doğru tespiti şaptı: Son olaylar bazı ülkelere yeni ortamdan (yani şu anda Afganistan'daki çatışmanın yarattığı durumdan) istifade etmek cesaretini veriyor. Bunu fırsat bilen bazı ülkeler, kendi arka bahçeleri saydıkları bölgede kendi çıkarlarına uygun hareketlere girişmek istiyorlar. Ve sonuçta bu, bölgede tehlikeli gelişmelere yol açıyor.
Kuşkusuz burada kastedilen Rusya'nın son olarak Gürcistan'a karşı giriştiği baskılar ve bunun - belki de - "Çeçen teröristlerini" koruyan bu ülkeye karşı, ABD'nin Afganistan'a karşı yürüttüğü cinsten bir askeri müdahaleye kalkışması tehlikesidir.
Durumlar çok farklı da olsa, şimdi bu gerekçeyi kullanmak eğilimi - Kafkasya'da da, Ortadoğu'da da - yaygınlaşıyor...
* * *
BU koşullarda ne yapmalı? Kafkasya'da ve diğer hassas bölgelerde, 11 Eylül sürecinin sadece olumsuz etkilerinin yayılmasına seyirci mi kalınacak?
TESEV'de bölgeden ve ilgili diğer ülkelerden gelen diplomatlar, akademisyenler, işadamları ve sivil toplum temsilcilerinin tartışmalarını, bu soruların ışığında sürdürüyorlar ve yeni fikirler üretmeye çalışıyorlar.
Dışişleri Bakanı Cem, bu ortama ortaya attığı bir öneri ile katkıda bulundu. Kafkasya'daki sorunların çözümlenmesinin zaman alacağını belirten Bakan, "beklemektense çözümü kolaylaştıracak bir ortam yaratılmasını" istedi ve bir "Kafkasya güvenlik paktı"ndan söz etti.
Cem'in gözlemi ve çözümü beklemeden bu yakınlaşma ve güven havasının oluşturulmasına ilişkin tavsiyesi yerindedir. Ancak "pakt" sözcüğü bize fazla iddialı geldi. Bu aşamada (hele bu sarsıntılı ortamda) üç bölge ülkesini de içine alacak "formel" bir paktın gerçekleşmesi pek mümkün değil.
Ama buna "istikrar girişimi" denebilir. Bir başlangıç olarak, bölge içindeki ve bölge ile direkt ilgili devletler, gerginlikleri ve hele çatışmaları önleyecek bir ortam oluşturma inisiyatifinde bulunabilirler.
11 Eylül sonrası gelişmeler, böyle bir girişim için fırsat olmalıdır.