Türkiye'nin AB ile bütünleşmek için neler yapacağına dair kesin kararını vermesi zamanı geldi çattı.
Yoğun çalışmalardan sonra, Büyükelçi Volkan Vural'ın başında bulunduğu AB Genel Sekreterliği, bir nevi "yol haritası" sayılan Ulusal Program'ı hazırlamış bulunuyor. Bu 800 sayfalık belgenin bugün, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'a sunulması bekleniyor.
Bir taslak halindeki program, önümüzdeki günlerde koalisyon ortaklarına sunulacak ve - öyle umulur ki - ay sonuna kadar alacağı son şekli ile AB Komisyonu'na iletilecek.
Hatırlanacağı gibi, AB Komisyonu geçen ayın başlarında, Türkiye'nin üyelik yoluna girmesi için, beklentilerini dile getiren Katılım Ortaklığı Belgesi'ni (KOB) açıklamıştı. Şimdi Türkiye'nin ilan edeceği Ulusal Program, buna bir yanıt niteliğini taşıyacak.
Bu bakımdan, hükümetin şimdiye kadar daha çok uzmanların ve bürokratların eseri olan Ulusal Program taslağına vereceği son şekil, çok önemli. Özellikle tartışmalı bazı "hassas konular" üzerinde koalisyon ortaklarının nasıl bir formül bulacağı ve bunun KOB doğrultusunda AB'nin beklentilerini ne ölçüde karşılayacağı merakla bekleniyor.
AB Genel Sekreterliği, pratik bir yönteme başvurarak, idam cezasından MGK'nın statüsüne ve Kürtçe yayına kadar muhtelif hassas konularda, çeşitli seçenekleri sıralamıştır. Böylece hükümet nihai kararını ayrıntılı ve yol gösterici bir çalışmanın ürünü olan bu seçeneklere göre daha kolay verebilecektir.
Artık AB Genel Sekreterliği misyonunu yerine getirmiştir. Şimdi sıra hükümette...
* * *
HÜKÜMETİN işi aslında zor. Çünkü:
1. Bir yandan AB'nin beklentilerini, KOB'un ortaya koyduğu ölçütleri ve koşulları yerine getirmek; diğer yandan da Türkiye'nin bazı gerçeklerini dikkate almak zorundadır. Bu iki faktörü, birbiriyle çelişen veya çatışan durumdan, uyuşan ve örtüşen bir hale getirmek olanaksız değil, ama güç.
2. Koalisyon hükümetinin üç kanadının hassas konular üzerindeki tutumları farklıdır. Bu görüş farklılıkları bir ölçüde liderler arasında vardır; ayrıca partilerin kendi bünyesi içinde de vardır. Bu şartlarda bir konsensüse varmak ve bulunacak uzlaşıcı formülün veya ifade şeklinin AB'yi tatmin etmesini sağlamak, imkansız değilse bile, oldukça zordur.
Son günlerde çeşitli çevrelerden çıkan farklı sesler, bu zorluğu daha da ortaya çıkardı.
Buna örnek olarak MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici'nin üst düzey Türk yetkililerine ve AB temsilcilerine gönderdiği mektup ve Ankara'da yaptığı açıklama gösterilebilir.
Yahnici, sert bir üslupla yazılı mesajında, AB'nin belgesindeki dayatmalardan ve bunun Türkiye için arz ettiği tehlikelerden, tuzaklardan, oyunlardan bahsediyor, Birliğin PKK'nın siyasal amaçları doğrultusunda niyetler beslediğini iddia ediyor ve Türkiye'de bir "şuur uyanıklığı" çağrısında bulunuyor.
Anlaşılan MHP liderlik kadrosunda bile "fazla ileriye gittiği" söylenen bu açıklama, ciddi bir rahatsızlık yaratmış... Ancak Yahnici'nin ifade ettiği görüşlerin, bazı çevrelerde yaygın olduğu da bir gerçek...
* * *
TÜRKİYE'de geniş bir çoğunluğun prensip olarak AB üyeliğinden yana olduğu biliniyor. Ancak iş üyeliğin gerçekleşmesi için Türkiye'nin neler yapması gerektiği konusuna gelince, farklı görüşler ortaya çıkıyor ve sonuçta bu isteğin ölçüsü de değişiyor.
Ulusal Program, Türkiye'nin (diğer adaylar için olduğu gibi gerekli koşulları ile birlikte) AB ile bütünleşmek için gerçekten ne kadar istekli ve kararlı olduğunu ortaya koyacaktır. Volkan Vural'ın deyişi ile, "ağaçlardan çok ormanı görmek lazım. Çünkü sonuç olarak bu, Cumhuriyet devrimlerinden sonraki en büyük projedir."