NEW York'un ikiz kulelerinin menfur saldırıya uğradığı 11 Eylül günü, Kıbrıs Rum lideri Glafkos Klerides, BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile görüşmek üzere ABD'ye uçuyordu.
KKTC Başkanı Rauf Denktaş'ın görüşmelere 12 Eylül'de koşulsuz olarak oturma önerisini reddetmesine karşın, Klerides Annan ile buluşmayı kabul etmişti.
Ancak terörist saldırı nedeni ile New York'un havaalanı kapatılınca, Klerides'in uçağı Kanada'ya yönelmiş, bu dehşet verici olaydan sonra BM'deki randevunun gerçekleşemeyeceğini anlayan Rum lideri, ülkesine dönmek zorunda kalmıştı.
Denktaş geçen hafta ziyaretine gelen eski bir dostuna, kendisine has şakacı üslubu ile şöyle diyordu: "İşte Klerides beni atlatıp kendi başına hareket ederse öyle olur!"
* * *
KLERİDES'in BM Genel Sekreteri ile görüşemeden adaya dönmesi Rum kesiminde düş kırıklığı yarattı. Rum gazetelerinin de belirttiği gibi, bunun esas nedeni de, saldırıyı izleyen gelişmelerin Kıbrıs'ı dünya gündeminden düşürmesidir.
Gerçekten son olaylar, Kıbrıs sorununu çok geri plana itti. Kıbrıs konusunda "itici güç" olan ABD'nin şu sırada Kıbrıs'ı düşünecek hali yok tabii. Bunu Washington'da bu mesele ile yakından ilgili çevreler dahi açıkça söylüyorlar.
Bunun pratik anlamı, Kıbrıs görüşmelerinin bir an önce başlaması için ABD'nin ve İngiltere'nin geri planda, BM'nin de ön safta harcadığı çabaların şimdilik askıya alınmış olmasıdır.
Bu, Türk tarafı üzerindeki yoğun baskıların hafiflemesi demektir. Denktaş şimdi rahatlamış olmalıdır...
* * *
RUM kesiminde halen ifade edilen düş kırıklığına karşılık, Türk tarafındaki rahatlamanın bir dizi nedeni var.
Birincisi, yukarıda belirttiğimiz gibi, bugünkü konjonktür içinde, kimse Kıbrıs görüşmelerini (BM tarafından saptanan kurallar içinde) acele başlatmayı ve bu amaçla Türk tarafına baskı yapmayı düşünmüyor.
İkincisi, yeni kritik ortamda, Türkiye'nin stratejik değeri artmış bulunuyor. Türkiye'nin yeni oluşumlarda yer alması, çok önemli. Bu durumda ABD ve Batı Türkiye'yi Kıbrıs konusunda rahatsız edecek davranışlarda bulunmaktan çekinir.
Üçüncüsü, Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'daki yeni ortamda en azından sakin olması önemli. Şu sırada, çözüm bulacağız diye girişilecek çabaların bu sükuneti bozması, tehlikeli olabilir.
* * *
BÜTÜN bunları, artık BM'nin ve arkasındaki güçlerin bu sorunla meşgul olmayacağı şeklinde yorumlamamak lazım.
Tabii ki, bugünkü kritik ortamda Kıbrıs uluslararası diplomaside geri plana itiliyor; ama unutulmuyor ve terk edilmiyor.
Bir kere, önemli bir faktör var ki, Kıbrıs'ı gene gündemde tutacak. Bu da, AB takvimidir. Avrupalı diplomatlar, Kıbrıs'ın çözüm olsun olmasın (yani gerekirse yalnız Rum kesiminin) belirlenen takvime göre AB'ye üye olacağını tekrarlıyorlar. Bunun kararı da gelecek yıl kesinleşecek diye ısrar ediyorlar.
Şu anda olayların dünyada ve bölgede mevcut durumları ve dengeleri nasıl değiştireceğini kestirmek zor. Ama yeni oluşumların Kıbrıs'la ilgili gelişmeler ve sorununun çözümü üzerinde etkili olacağı kuşkusuz...
Yarın: Ortadoğu'dan Orta Asya'ya