Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


BİRKAÇ günden beri KKTC ile Türkiye’nin "birleşmesi"nden söz ediliyor. Basına da yansıyan bu haberlere göre, Kıbrıs görüşmelerinden hiçbir sonuç alınmaz ve AB - Kıbrıs adı altında - Rum kesimini üyeliğe kabul ederse, Türkiye KKTC’yi "ilhak" edecek...
Bu yönde bazı planların hazırlanmakta olduğuna dair söylentilere veya yazılanlara, Ankara’dan resmi herhangi bir tepki gelmedi. Ama önceki gün KKTC lideri Denktaş Reuter Ajansı’na verdiği bir demeçte, bu konuya açıklık getirdi.
AB’nin Rum kesimini alması halinde KKTC’nin "yakın bir entegrasyon"a gideceğini belirten Denktaş, "KKTC’nin dışişleri, savunma ve mali yetkilerini - Türkiye AB üyesi oluncaya kadar - imzalanacak bir protokol ile - Ankara’ya devredebileceğini" açıkladı...
***
BU ne demektir? Ve şu sırada neden bir çıkış yapılmaktadır?
Belki sıkça kullanılan bir ifadenin tekrarı olacak ama, Kıbrıs meselesi halen gerçekten kritik bir dönemeçte. Önceki gün üç haftalık bir aradan sonra Lefkoşa’da başlayan 6. tur görüşmeler uzlaşma için "son fırsat" olarak görülüyor. Müzakerelerin daha verimli olması için yarın İngiliz özel temsilcisi Lord Hanney, pazartesi günü de ABD’li temsilci Weston adaya gelecek. Ardından Denktaş ve Klerides Paris’e gidip (ayrı ayrı) BM Genel Sekreteri Annan ile görüşecek. Bu süreçte bir ilerleme olursa ne âlâ. Yoksa, araya Türkiye’deki seçimlerin girmesi ile, hareketsiz bir döneme girilecek. Ama bu arada aralık ayında AB zirvesinde Kıbrıs’ın üyeliği tartışılıp karara bağlanacak.
Türk tarafı AB’nin çözüm olmadan Güney Kıbrıs’ın üyeliğine karar vermesi olasılığına karşı şimdiden bazı sinyaller vermekte yarar görüyor. Bu işaretlerden biri de, KKTC ile Türkiye arasındaki "ileri entegrasyonödur.
***
YETKİLİLER bu çerçevede Denktaş’ın son demecini bir "uyarıcı" veya "caydırıcı" olarak nitelendiriyorlar. Yani açıkçası, AB öyle hareket ettiği takdirde, Kıbrıs’ın bölünmüş halinin (bir daha birleşmemek üzere) kesinleşeceği ve Türk kesiminin "anavatanla daha sıkı organik bağlarla bağlanacağı" mesajı verilmek isteniyor.
Nitekim Denktaş’ın sözünü ettiği "dış, savunma ve mali işlerin Ankara’ya devri"nin taşıdığı anlam da budur.
Ancak Türk yetkililer, bunu "ilhak" olarak tanımlamak istemiyor. Hatta bu terimin kullanılmasına da karşı çıkıyor. "İlhak" sözcüğünün sadece Rum - Yunan tarafını değil, AB’yi, ABD’yi, BM’yi, yani uluslararası camiayı da ayağa kaldıracağı ve Ankara’yı dış ilişkilerinde zor duruma düşüreceği biliniyor...
KKTC’nin Türkiye ile siyasal, ekonomik, mali, askeri ve sosyal alanlarda geniş ölçüde "entegre" olduğu bir gerçek. Bu bakımdan entegrasyonu "daha da ileriye" götürmek, resmen "ilhak" olmasa da, fiili bir birleşme anlamına gelir.
***
RUM tarafının ve AB’nin bu uyarıları hafife alması, herkese ağır bir fatura çıkaracaktır. AB Kıbrıs adı altında sadece adanın güney kesimini almaya ve çözümsüzlüğün yol açabileceği vahim sonuçlarla karşı karşıya kalmaya razı mı? Uluslararası camia dünyanın bu hassas bölgesinde yeni bir gerginlik odağının ortaya çıkmasını ister mi?
Neyse ki son zamanlarda AB’de (ve ABD’de) bu gerçekleri görmeye başlayanlar var. Bunlar seslerini yükselttikçe - ve "Financial Times" gazetesinin dün yazdığı gibi AB Rum tarafının daha uzlaşıcı davranması için baskılarını yoğunlaştırdıkça - çözüm şansları da artacaktır.
Tabii bu arada Ankara da başını seçim toz bulutunun üstüne çıkarıp çözümü kolaylaştıracak inisiyatifi ele alsa, daha iyi olacak...